ünlü kısa hikayeler

ünlü kısa hikayeler

27 Ocak 2012 Cuma

ARZU TRAMVAYI - TENNESSEE WILLIAMS

Sahne 1

NewOrleans’ta, L&N yolu ve nehir arasında Elysian Field denilen mahalledeki bir caddede, iki katlı köşe bir binanın dışı.Yoksul bir yer ama diğer benzer Amerikan şehirlerinin tersine pespaye bir çekiciliği var. Evler çoğunlukla beyaz boyalı, soluk gri, çökecekmiş gibi duran  merdivenleri ve balkonları ve tuhaf, süslüçatıları var. Bu ev de iki katlı, soluk beyaz merdivenler alt ve üst katlara çıkıyor. Mayıs'ın başlarında akşam karanlığı henüzbasmış. Çevredeki beyaz binaları gösteren gökyüzü tuhaf hoş bir mavilikte, neredeyse turkuaz renginde ve köhneliği azaltarak,sahneye bir tür şiirsellik, zerafet katıyor. Neredeyse muz ve kahve kokan depoların kıyısındaki, kahverengi nehrin ılık nefesini hissediyorsunuz. Köşedeki bardaki zenci müzisyenlerin şarkıları benzer bir hava yaratıyor. New Orleans’ın bu kısmında daima bir köşede veya birkaç kapı ötede, siyahi parmakların akıcı bir şekilde piyano çaldığını duyarsınız. Bu 'Mavi Piyano'* sesi, burada yaşanan hayatın ruhunu yansıtır.

Biri beyaz, diğeri siyah iki kadın evin basamaklarında hava alıyorlar,beyaz kadının ismi Eunice ve üst katta oturuyor, siyah olan komşusu. Kozmopolitan bir yer olan New Orleans’da şehrin eski mahallelerinde ırkların sıcak karışımı vardır. 'Mavi Piyano' sesinin fonu üzerinde sokaktaki insanların sesi de duyuluyor.

(Köşeden iki erkek gelir, Stanley Kowalski ve Mitch. 28-30 yaşlarındalar. Mavi kot kumaşından iş kıyafetleri giymişler, Stanley'nin elinde bowling ceketi var ve kasaptan alınmış, kırmızı lekeli et pakedi var. Merdiven dibinde dururlar.)


STANLEY(bağırarak):Hey, Stella, bebeğim!
(Stellabirinci kata gelir, yirmi beş yaşlarında genç bir kadındır ve kocasından çok farklı bir sınıftan geldiği bellidir)
STELLA(yavaşça): Bana böyle bağırma. Merhaba Mitch.
STANLEY:Yakala!
STELLA:Ne?
STANLEY:Et!
(Adamet paketini kadına fırlatır, kadın kızgınlıkla bağırır ama pakedi yakalamayı becerir, sonra da soluksoluğa bir kahkaha atar,kocası ve arkadaşı çoktan köşeye doğru gitmektedirler)
STELLA(adamınarkasından bağırır):Stanley!Nereye gidiyorsun?
STANLEY:Bowlinge!
STELLA:Ben de gelebilir miyim?
STANLEY:Gel (ve gider)
STELLA:(beyaz kadına): Merhaba Eunice, nasılsın?
EUNICE:İyiyim, Steve’e yoksul bir oğlanın sandviçini almasını söylüyordum çünkü burada hiçbir şey kalmamış.
(Hepsigülerler, zenci kadın durmaz, Stella çıkar)
ZENCİKADIN: Sana fırlattığı pakette nesi?
EUNICE:Sus sen şimdi!
ZENCİKADIN: Neyi yakaladı!
(Kadıngülmeye devam eder, köşeden elinde bir bavulla Blanche gelir. Birkağıda bakar, sonra da eve bakar, sonra tekrar kağıda, tekrar evebakar. Yüzünde şoke olmuş bir ifade vardır. Görünüşü bu mahalleye uymamaktadır. Zarif, üst kısmı tüylü beyaz bir takımgiymiş, beyaz inci küpeler, beyaz şapka ve eldivenler takmıştırve sanki bir kokteyle ya da çaya davetli gibidir. Stella’dan beşyaş büyüktür, hoş güzelliği güçlü ışıktan kaçınmakzorundadır, (güçlü ışıkta yaşı belli olmaktadır)beyazgiysilerinde de, tereddütlü halinde de tuhaf bir şeyler vardır, güve gibi.)
EUNICE(nihayet): Neyin var şekerim? Yolunu mu kaybettin?
BLANCHE(hafif histerik şakayla): Arzu tramvayına binmemi ve sonra mezarlıklara giden tramvaya binip, 6 blok sonra, Elysian Field’deinmemi söylediler.
EUNICE:Tam yerindesin.
BLANCHE:Elysian Field burası mı?
EUNICE:Evet
BLANCE:Hangi numarayı söylediğimi anlamamış olmalılar…
EUNICE:Kaç numarayı arıyorsun?
(Blanchetekrar kağıda bakar)
BLANCHE:632
EUNICE:Pek uzağa gitmen gerekmiyor
BLANCHE:Kızkardeşimi arıyorum. Stella DuBoies yani Bayan Stanley Kowalskidemek istedim.
EUNICE:Buradaydı az önce, onu kaçırdın.
BLANCHE:Bu ev? – kardeşimin evi mi?
EUNICE:Ben yukarı çıkarken, o da aşağı iniyordu
BLANCHE:Ah, dışarı mı çıktı?
EUNICE:Köşedeki bovling salonunu görüyor musun?
BLANCHE: Pek değil …
EUNICE:İşte kardeşin oraya, kocasını seyretmeye gitti, (duraklar)valizini buraya bırakıp sen de gitmek ister misin?
BLANCHE:Hayır
ZENCİKADIN: Ben gidip geldiğini ona söylerim
BLANCHE:Teşekkür ederim
ZENCİKADIN: Bir şey değil ( kadın gider)
EUNICE:Seni beklemiyor muydu?
BLANCHE:Hayır, hayır, bu gece değil.
EUNICE:Şey, niye içeri girip, onlar eve gelene kadar rahat etmiyorsun?
BLANCE:Nasıl girebilirim ki?
EUNICE:Ev sahibi benim, seni içeri sokabilirim
(Kadınayağa kalkar ve alt kattaki kapıyı açar, jaluzinin arkasındanvuran ışık odayı açık maviye döndürür, Blanche yavaşçakadını takip eder, içeride lamba yakıldığından, etraf loştur,kolay seçilemeyen iki oda gözükmektedir, ilk girdikleri aslında mutfaktır ama içinde Blanche’ın kullanacağı portatif bir yatakda vardır. Diğeri yatak odasıdır, banyoya açılan küçük birkapısı vardır.)
EUNICE:(Blanche’ın bakışlarını fark etmiştir) Şu anda epey dağınıkama temizlenince gerçekten hoş olur.
BLANCHE:Öyle mi?
EUNICE:Hı, hı, sanırım, demek Stella’nın ablasısın?
BLANCHE:Evet (ondan kurtulmak istemektedir) beni içeri aldığınız içinteşekkürler.
EUNICE:Meksikalıların dediği gibi por nada! Stella senden bahsetmişti.
BLANCHE:Öyle mi?
EUNICE:Galiba öğretmen olduğunuzu söylemişti
BLANCHE:Evet öyle
EUNICE:Ve Mississippi’lisin ha?
BLANCHE:Evet
EUNICE:Kardeşin sizin evin bir resmini göstermişti, bir çiftlik evi…
BLANCHE:Belle Reve mi?
EUNICE:Beyaz sütunlu, kocaman bir yer
BLANCHE:Evet…
EUNICE:Öyle bir yere bakmak çok zor olmalı
BLANCHE:Kusura bakmazsanız ayakta duracak halim kalmadı..
EUNICE:Tabii tatlım, niye oturmuyorsun?
BLANCHE:Yalnız kalmak istiyorum demek istemiştim..
EUNICE(gücenir): Aa, bu durumda ortadan yok olayım…
BLANCHE:Kaba davranmış gibi olmayayım fakat…
EUNICE:Ben bir koşu bovling salonuna gidip onu bulayım (kadın çıkar)
(Blanche,sanki üşüyormuş gibi, omuzları kalkık, bacakları birbirinebitişik ve elleriyle çantasına sıkı sıkı yapışmış, kaskatı bir şekilde bir sandalyeye oturur. Bir süre sonra gözlerindekiboş bakışlar kaybolur ve etrafını incelemeye koyulur, bir kedibağırır ve irkilerek nefesini tutar, birden yarı yarıya açıkçekmecede bir şey fark eder, ayağa kalkıp, oraya gider ve viskişisesini alır, bardağı yarıya kadar doldurup, kafasına diker,şişeyi dikkatlice yerine koyar ve bardağı lavaboda yıkar. Sonramasanın önündeki sandalyesine gerine döner.)
BLANCHE(alçak sesle kendi kendisiyle konuşur: Kendime hakim olmalıyım!
(Stellabinanın köşesinde hızla gelir ve merdivenlerden iner)
STELLA:(Neşeyle seslenir): Blanche!
(Biran birbirlerine bakarlar, sonra Blanche ayağa kalkar ve çoşkuylaona doğru atılır)
BLANCHE:Stella! Ah Stella! Yıldızım benim!
(Sankiikisinden birinin durup, düşünmesinden korkuyormuş gibi, hezeyandolu bir çoşkuyla konuşmaya başladı. Birbirlerini ardı ardınakucakladılar)
BLANCHE:Dur da sana bakayım, fakat sen bana bakma, yo, yo, yo, banyo yapıp,dinlenene kadar bakma! Hem şu ışığı da söndür, kapat lambayı!Bu acımasız ışık altında görülmek istemiyorum! (Stella gülerve isteğini yapar) Gel şimdi! Ah, bebeğim, Stella! Yıldızımbenim! (onu tekrar kucaklar)Bu korkunç yere asla dönmeyeceksinsanmıştım! Ne diyorum ben! Böyle demek istemedim, hoş bir yerolduğunu söyleyecektim – ah, ne münasip bir yer ve –ha-ha-hane hoş bir lamba! Sen tek kelime etmedin.
STELLA:Bana hiç fırsat vermedin ki, tatlım!( Güler fakat Blanche’ebiraz endişeyle bakmaktadır)
BLANCHE:Evet, şimdi konuş, ben birazcık likör ararken sen de o minikağzını aç! Bir yerlerde likörün olduğunu biliyorum, neredediracaba? Bakayım, bakayım..!
(Blanchedolaba gider ve şişeyi alır, tirtir titremektedir ve gülmeyeçalışırken nefes nefese kalmıştır. Az kalsın şişeyi elindendüşürecektir)
STELLA(farkeder): Blanche, sen otur, içkileri ben koyayım, bununla ne gider bilmiyorum, belki buz kovasında kola vardır. Ben ararken sen…
BLANCHE:Kola olmaz hayatım, bu gece çok sinirliyim! O nerede?
STELLA:Stanley mi? Bowlinge gitti, çok seviyor, turnava yapıyorlar, ahbiraz soda buldum.
BLANCHE:Sadece su koy bebeğim, merak etme ablan bir ayyaş olmadı, sadeceçok sarsıldı, sıcakladı ve toz toprak içinde. Sen otur şimdive burası ne böyle? Bana söyle, böyle bir yerde ne arıyorsun?
STELLA:Ama Blanche..
BLANCHE:Ah, iki yüzlü olmayacağım, bu konuda dürüst bir eleştiridebulunacağım! Asla, asla, asla en kötü kabuslarımda bile böylebir yer hayal edemezdim – ancak Poe! Ancak Edgar Allan Poe böylebir yeri layıkıyla tasvir edebilir! Dışarıda kendimi cadılarülkesinde sandım!(güler)
STELLA:Hayır tatlım onlar L&N kamyonları
BLANCHE:Tamam tamam şakayı bir yana bırakalım, ben ciddiyim, niye banasöylemedin tatlım? Neden mektup yazmadın? Bilmemi niye istemedin?
STELLA(dikkatlicekendine bir içki koyar)Neyi söyleyecektim Blanche?
BLANCHE:Neyi olacak? Bu şartlar altında yaşadığını!
STELLA: Biraz ayıp olmuyor mu? O kadar da kötü değil, New Orleansda diğer şehirler gibi bir yer.
BLANCHE:New Orleans’la bir ilgisi yok, şey affet beni bebeğim (anidenkısa keser)konu kapanmıştır
STELLA:(biraz canı sıkkın) Teşekkürler.
(Sessizlikesnasında Blanche ona bakar, kadın Blanch’a gülümser)
BLANCHE(elindesalladığı bardağa bakarak): Sen bu dünyada sahip olduğum tekşeysin ve beni gördüğüne memnun olmadın!
STELLA(içtenlikle):Niye? Blanche, bunun doğru olmadığını biliyorsun
BLANCHE:Değil mi? Ne kadar sessiz olduğunu unutmuşum.
STELLA:Bana hiç konuşacak fırsat vermedin ki Blanche. Ben de seninyanındayken sessiz olmak gibi bir huy edindim.
BLANCHE:İyi bir alışkanlık..(sonra Blanche tuhaf bir şekilde sorar) Yaztatili gelmeden okulu nasıl bıraktığımı sormadın?
STELLA:Şeyy, söylemek istersen nasılsa söylersin diye düşündüm…
BLANCHE:Kovulduğumu mu sandın?
STELLA:Hayır, ben…istifa ettiğini düşündüm…
BLANCHE:Yaşadıklarımdan sonra o kadar bitkin düştüm ki, sinirlerimharap oldu. (sinirli sinirli sigarasını küllüğe bastırır.)Az kalsın delirecekim! Bu yüzden bay Graves – Bay Graves bizimokulun müdürü, bana biraz ara vermemi önerdi, tüm bu detaylarıtelgrafta yazamazdım (çabucak içkisini bitirir) Ah, bu buz gibiiçki insana iyi geliyor!
STELLA:Bir bardak daha ister misin?
BLANCHE:Yok,  hep bir bardak içerim..
STELLA:Emin misin?
BLANCHE:Nasıl göründüğümü hiç söylemedin?
STELLA:Güzel görünüyorsun.
BLANCHE:Seni yalancı! Gün ışığı daha önce benimki gibi harap bir yüz görmemiştir! Fakat sen biraz kilo almışsın, evet tombul keklikgibi olmuşsun, ama sana yakışmış!
STELLA:Ama Blanche-
BLANCHE:Evet öylesin, yoksa söylemezdim! Sadece basenlerine birazcıkdikkat et, dik dur.
STELLA:Şu anda olmaz
BLANCHE:Beni duymuyor musun? Dik dur dedim. (Stella istemeye istemeyeuyar)Seni pasaklı çocuk seni, bu güzel beyaz yakanın üzerine birşeyler dökmüşsün! Saçlarına gelince – alagarson kesip, tüytakmalısın, Stella hizmetçin var değil mi?
STELLA:Hayır, iki odamız varken bu….
BLANCHE:Ne? İki oda mı dedin?
STELLA:Burası ve (utanmıştır)
BLANCHE:Diğeri mi? (güler, mahcup edici bir sessizlik olur) Ne kadarsakinsin, ne kadar mülayimsin, şuna bak, ellerin de kucağında birmelek gibi oturuyorsun!
STELLA(rahatsızolmuştur): Ben asla senin kadar enerjik değildim Blanche
BLANCHE:Şeyy, ben de asla senin gibi kendimi kontrol etmeyi öğrenemedim.Ben bir cimcik daha içki alacağım, sonra şişeyi yerine koyacağımki, canım istemesin. (ayağa kalkar)Bana bakmanı istiyorum, biliyormusun Stella on yıldır tek gram bile almadım, sen Belle Reve’iterk ettiğindeki kilom neyse hala aynı kilodayım, hani babamınöldüğü ve senin bizi terk ettiğinde…
STELLA(biraz bezgin): İnanmıyorum Blanche, ne kadar iyi gözüküyorsun.
BLANCHE:Görüyorsun güzelliğim solsa da. Görünüşüm konusunda halakorkunç kibirliyim (sinirli sinirli güler ve onaylaması içinStella’ya bakar)
STELLA(zoraki): Güzelliğin bir damla bile solmamış.
BLANCHE:Tüm yaşadıklarımdan sonra mı? Buna inanacağımı mısanıyorsun? Tatlı çocuk! Stella sadece iki oda mı var?
STELLA:Bir de banyo.
BLANCHE:Ah, banyon da var! Merdivenlerin yukarısındaki sağdaki ilk kapımı?(ikisi de rahatsız olmuş bir şekilde gülerler) Fakat Stellabeni nerede yatıracaksın anlamadım.
STELLA:Seni burada yatıracağız.
BLANCHE: Çekyat mı? (yatağınüzerine oturur)
STELLA:Nasıl rahat mı?
BLANCHE:Harika tatlım, fakat iki oda arasında kapı yok ya eşin? Yakışık alır mı?
STELLA:Biliyorsun Stanley Polonyalıdır..
BLANCHE:Ah, evet İrlanda’lılar gibi değil mi?
STELLA:Şeyy…
BLANCHE:Sadece o kadar ukala değiller( ikisi de yine aynı şekildegülerler) Senin hoş dostlarınla tanışmak için bir sürü güzelelbise getirdim.
STELLA:Korkarım onları pek hoş bulmayacaksın
BLANCHE:Nasıl insanlar?
STELLA:Stanley’in ahbapları işte..
BLANCHE:Polak mı?
STELLA:Her çeşit, karışık insanlar..
BLANCHE:Çeşit çeşit..
STELLA:Evet çeşit çeşit tipler…doğru
BLANCHE:Şey, yeni giysiler getirdim ve onları giyeceğim, belki bir otelegideceğimi söylememi bekliyordun ama otele gitmeyeceğim, sanayakın olmak istedim, birisiyle birlikte olmak istedim, yalnızkalamam çünkü sanırım fark ettin pek iyi değilim. (sesi düşerve bakışlarına bir korku gelir)
STELLA:Birazcık sinirli veya gergin gibi gözüküyorsun Blanche..
BLANCHE:Stanley bundan hoşlanır mı yoksa onun için sadece ziyarete gelen baldız mı olacağım? Buna katlanamam.
STELLA:Onu genç kızlığımızda gördüğümüz erkeklerle kıyaslamazsaniyi geçinirsiniz
BLANCHE:Çok mu değişik biri?
STELLA:Evet değişik bir tür..
BLANCHE:Ne bakımdan? Nasıl biri?
STELLA:Ah, insan aşık olduğu birini anlatamıyor, al bak burada bir resmi var
(resmiablasına verir)
BLANCHE:Subay mı?
STELLA:İstihkam bölüğünde uzman çavuş, bunlar dekor..
BLANCHE:Tanıştığınızda rütbesi var mıydı?
STELLA: Merak etme sadece pırpırlarına kapılacak kadar gözüm kör değildi
BLANCHE:Bunu demek istememiş..
STELLA:Fakat tabii ki alışmak zorunda kaldığım şeyler oldu
BLANCHE:Sivil geçmişi gibi (Stella emin olmasa da güler)
Geleceğimisöyleyince ne tepki verdi?
STELLA:Ah, henüz bilmiyor
BLANCHE(korkar): Ona söylemedin mi?
STELLA:Sıksık seyahat eder
BLANCHE:Seyahatler ha?
STELLA:Evet
BLANCHE:İyi, yani iyi değil mi Stella?
STELLA:Bir geceliğine gitse bile zor dayanıyorum Blanche
BLANCHE:Neden Stella?
STELLA:Bir haftalığına gittiğinde neredeyse çılgına dönüyorum!
BLANCHE:Tanrı’m1
STELLA:Ve döndüğü zaman bir çocuk gibi kucağında ağlıyorum! (Kendihaline güler)
BLANCHE: Sanırım aşık olmak denilen şeybu…(Stella’nın yüzü gülümsemeyle aydınlanır)
Stella…
STELLA:Efendim?
BLANCHE( gergin bir şekilde): Muhtemelen söylememi beklediğin şeylerihenüz söyleyemedim ve sana anlatacağım şeylerden ötür benianlamanı bekliyorum
STELLA:Neyi Blanche? (yüzü endişeli bir hal alır)
BLANCHE:Şey Stella, kabahati bana yükleyeceksin, biliyorum bana kızacaksınama kızmadan önce şunu hatırla: Sen gittin! Ben kaldım vemücadele ettim! Sen New Orleans’a gidip kendi keyfine baktın, benBelle Reve’de kaldım ve orayı elde tutmaya çalıştım, senisuçlamak istemiyorum ama tüm yük benim omuzlarıma binmişti..
STELLA:Yapabileceğim en iyi şey kendi hayatımı kurmaktı Blanche
(Blanchekuvvetle sarsılır)
BLANCHE:Biliyorum, biliyorum fakat sen Belle Reve’i terk ettin, bensekaldım, didindim, neredeyse onun uğruna ölecektim!
STELLA:Bu histerik tavrı bırak, ne olduğunu anlat, mücadele ettim,ölecektim derken ne demek istiyorsun?
BLANCHE:Bu konuda böyle diyeceğini biliyordum Stella,..
STELLA:Hangi konuda?
BLANCHE:Kaybettik! Elden gitti!
STELLA:Belle Reve’i mi kaybettik? Blanche, hayır
BLANCHE:Evet Stella,
(ikikadın masanın sarı çizgili muşamba örtüsü üzerindenbirbirine bakar, Blanche yavaşça başını evet anlamında sallarve Stella kadının masanın üzerinde üst üste koyduğu ellerinebakar, piyanodan çıkan caz nağmeleri daha yükselir, Blancheduygulanır mendilini alnına koyar)
STELLA:Fakat nasıl elden gitti?
BLANCHE(ayağa fırlar): Sen de tam bu soruyu soracak kişisin yani!
STELLA:Blanche!
BLANCHE:Orada oturup beni suçlayacaksın ha?
STELLA:Blanche!
BLANCHE:Hep darbeler aldım! Tüm o ölümler! Mezarlığa giden uzun yol!Babam, annem, Margaret! Öyle korkunç bir şekilde gitti ki, tabutabile koyamadılar, çöp gibi yakmak zorunda kaldılar! Sen evesadece cenazeler için geldin Stella ve cenaze törenleri ölümlerekıyasla daha iyidir! Sessizdir ama ölümler öyle değil, bazennefes alamazlar, bazen yaşlılar bile “ ölmek istemiyorum”derler, sanki biz buna mani olabilirmişiz gibi! Ama cenazelerçiçeklerle süslenir ve güzeldir, hem de nasıl gösterişliçelenklerle getirilir! Ölüm döşeğinde “beni bırakma” diyeinleyene kadar, can mücadelesinin, ekmek mücadelesinin ne olduğunuinsan asla bilemez! Sen rüyanda bile görmezsin! Ben gördüm!Gördüm! Gördüm! Ve şimdi sen orada oturup bakışlarınla evielimizden çıkarttığım için beni suçluyorsun! Kahretsin, tümbu hastalıkların ve cenazelerin hangi parayla ödendiğinisanıyorsun? Ölmek bile pahalı oluyor Stella hanım! Margaret’inhemen ardından yaşlı kuzen Jessie, Azrail postu bizim eve sermişti! Niye Stella? Belle Reve onun karargahıydı! Tatlım,işte ev böyle ellerimden kayıp gitti!
Hangibirisi bize miras bıraktılar? Hangi birisi tek kuruş hayatsigortası bıraktı? Sadece zavallı Jessie 100 dolar bırakmıştıo da tabut parası oldu! Hepsi bu kadardı Stella! Ve ben, üç kuruşöğretmen maaşımla..evet, orada oturup kabahati bana yükle! Banabakarak evin elden gitmesine sebep olduğumu düşün! Senneredeydin? Polonya’lınla yatakta!
STELLA:(ayağa fırlar) Blanche! Sakin ol! Yeter artık!
BLANCHE:Nereye gidiyorsun?
STELLA:Banyoya, yüzümü yıkayacağım
BLANCHE:Ah! Stella ! Stella! Sen ağlıyorsun!
STELLA: Şaşırdın mı bir de?
BLANCHE:Affet , öyle demek istememiştim….(erkek sesleri duyulur,Stella banyoya gider, kapıyı arkasından kapatır, adamlargeldiğinde Blanche Stanley’in döndüğünü düşünerek,tereddütlü bir halde tuvalet masasının yanına gider, kaygıyladış kapıya bakmaktadır, Stanley, Steve ve Mitch konuşa konuşamerdivenleri çıkmaktadırlar.)
STEVE:Yaşlı kadın ayin için kiliseye gidiyormuş, yolda bir poliserastlamış ve memur bey ayin bitti mi diye sormuş, polis hayırfakat senin işin bitmiş..
(kahkahalarlagülerler)
STEVE(Stanley ve Mitch’e): Hey, yarın poker oynuyor muyuz?
STANLEY:Tabii ki, Mitch’lerde…
MITCH(bunuduyar ve hemen merdivenin trabzanına gelir): Hayır, hayır bizimevde olmaz, annem hasta, hala iyileşmedi
STANLEY:Tamam, bizim evde (Mitch tekrar inmeye başlar) ama biralarsenden!
(Mitch duymamazlıktan gelir ve “herkese iyi geceler”der, şarkı söyleyerek gider, yukarı kattan Eunice’in sesiduyulur. )
Spagettiyiben yaptım ve ben yedim.
STEVE(yukarı çıkmaktadır): Sana telefon ettim ve oyun oynadığımızısöyledim
EUNICE:Bana bir kere bile telefon etmedin
STEVE:Sana kahvaltıda söyledim ve öğle yemeğinde telefon ettim
EUNICE:Eh, boşver, arada sırada eve geliyorsun işte
STEVE:Gazetelere ilan mı verseydim?
(Adamlariyice gülerler ve birbirlerine hoşça kal deyip ayrılırlar)
Stanleymutfak kapısını açıp içeri girer, orta boylu, yapılı biridir,tüm tavır ve hareketlerinde hayvansı bir şey vardır, hayatınınamacı kadınlarla hoş vakit geçirmektir, tavuklarla dolu birkümesteki erkek horoz gibi güçlü ve gururludur. İyi içki veyemekten hoşlanır, poker oynar, eşek şakalarını sever, arabası,radyosu, ona ait her şey gösterişlidir, bir bakışıylakarşısındaki kadınları ölçüp biçer, cinsellikle ilgiliolarak onları kategorize eder ve onlara kaç numaralı bakışıylagülümseyeceğini düşünür.
BLANCHE(isteksizce taburesinden ayağa kalkar)
SenStanley olmalısın, ben Blanche.
STANLEY:Stella’nın ablası ?
BLANCHE:Evet.
STANLEY:Merhaba, evin hanımı nerede?
BLANCHE:Banyoda
STANLEY:Geleceğini bilmiyordum Blanche.
BLANCHE:Ben..e..
STANLEY:Nerelisin Blanche?
BLANCHE:Laurel’de oturuyorum neden?
STANLEY:( dolaptan viski şişesini alır)
Laurelmi? Hmm..evet Laurel..doğru…bildiğim bir yer değil, sıcakhavada likör çabuk bitiyor (şişeyi ışığa tutup ne kadarkaldığına bakar) Bir kadeh ister misin Blanche?
BLANCHE:Hayır pek içki içmem
STANLEY:Giysilerim üstüme yapıştı, çıkartırsam ayıp olmaz ya?(gömleğini çıkartmaya başlar)
BLANCHE:Lütfen rahatına bak
STANLEY:Rahatlık prensibimdir
BLANCHE:Benim de..bu sıcakta insan ferah kalamıyor henüz banyo yapıp,pudramı sürmedim ve sen buradasın!
STANLEY:Biliyorsun ıslak giysilerle oturursan üşütebilirsin özelliklebowling gibi spor yapıyorsan, öğretmendin değil mi Blanche?
BLANCHE:Evet
STANLEY:Ne öğretmeni?
BLANCHE:İngilizce
STANLEY:İngilizce’m hiçbir zaman iyi değildi, ne kadar kalacaksınBlanche?
BLANCHE:Bilmiyorum..
STANLEY:Burada mı kalacaksın?
BLANCHE:Eğer bir mahsuru yoksa öyle düşünüyorum
STANLEY:İyi..
BLANCHE:Yolculuk beni yoruyor
STANLEY:Rahatına bak..
(pencereninkenarında bir kedi ciyaklar, Blanche irkilir)
BLANCHE:O da nesi?
STANLEY:Kediler..Hey Stella!
STELLA:(banyodan seslenir) Efendim Stanley
STANLEY:İçine düşmedin değil mi? (Blanche’ a bakarak sırıtır,Blanche beceriksizce ona gülümser, bir sessizlik olur) Korkarımkaba bir tip olarak seni şaşırtacağım, Stella senden çok sözetmişti, bir kez evlenmişsin sanırım, değil mi? (Bir polkamelodisi duyulur sonra ses azalır)
BLANCHE:Evet, çok gençtim.
STANLEY:Ne oldu?
BLANCHE:Çocuk – çocuk öldü. (koltuğuna gömülür) korkarım fena oluyorum. (Başı kollarının üzerine düşer)

Sahne2

Ertesiakşam, öğleyin saat 14.00. Blanche banyo yapıyor, Stellamakyajını yapıyor, Stella’nın yatağının üzerinde Blanche’ınbir giysisi duruyor, Stanley mutfağa girer, kapıyı açık bırakır,sokağın köşesinden her zamanki gibi piyano sesi gelmektedir)
STANLEY:Bu ıvır zıvır da nesi?
STELLA( yerinden fırlayıp, kocasını öper, Stanley bunu kibirli birsakinlikle karşılar) Ah Stan! Blanche’ı akşam yemeğineGalatoire’e ve sonra bir tiyatroya götüreceğim, çünkü buakşam senin poker gecen.
STANLEY:Ya benim akşam yemeğimden ne haber? Ben akşam yemeği içinGalatoire’ a gitmiyorum!
STELLA:Senin için dolaba yemek koydum
STANLEY:Bu biraz züppelik olmuyor mu?
STELLA:Poker partiniz bitene kadar Blanche’ı dışarıda tutmak istiyorumçünkü nasıl karşılar bilemiyorum. Bu yüzden akşamQuarter’daki küçük kluplerden birine gideceğiz, bana biraz paraversen iyi olur.
STANLEY:O nerede?
STELLA:Sinirlerini yatıştırmak için sıcak banyo yapıyor, canı çoksıkkın.
STANLEY:Neye sıkılmış?
STELLA:Çok büyük sıkıntılar çekmiş
STANLEY:Yaaa?
STELLA:Stan, biz Belle Reve’i kaybettik.
STANLEY:Şehirdeki evi mi?
STELLA:Evet
STANLEY:Nasıl?
STELLA:Ah, bir şekilde feda edilmek zorunda kalmış ya da onun gibi birşey. (Stanley düşünürken bir sessizlik olur, Stella elbisesinideğiştirmektedir) Ablam banyoda çıkınca ona görünüşühakkında biraz güzel şeyler söyle ve bebekten söz etme, benhenüz söylemedim daha sakinleşmesini bekliyorum.
STANLEY:Öyle mi?
STELLA:Onu anlamaya çalış ve ona karşı nazik ol Stan.
(Blanchebanyoda şarkı söylemektedir: Gök mavisi denizler ülkesinden
Birköle kız getirdiler)
STELLA:Bizim bu kadar küçük bir evde yaşadığımızı bilmiyordu,biliyorsun mektuplarımda her şeyi biraz allayıp pullayarakanlatıyordum.
STANLEY:Öyle mi?
STELLA:Ayrıca elbisesini öv ve harika göründüğünü söyle, böyleşeyler Blanche için önemlidir, onun küçük zaafları!
STANLEY:Tamam çaktım! Şimdi biraz geriye gidip aile yadigarı evinizinnasıl elden gittiğine bakalım.
STELLA:Ah, evet!
STANLEY:Matematikten başlasak? Hadi şu konu hakkında biraz ayrıntılaragirelim
STELLA:O sakinleşene kadar bu konudan söz etmesek iyi olur.
STANLEY:Öyle mi? Ablan Blanche şu anda işin ayrıntılarıyla rahatsızedilemez mi diyorsun?
STELLA:Dün akşam nasıl olduğunu gördün
STANLEY:Nasıl olduğunu biliyorum, şimdi konuya gelelim, satış makbuzunerede?
STELLA:Ben makbuz görmedim
STANLEY:Sana hiçbir kağıt, tapuda satış sözleşmesi, hiçbir şeygöstermedi mi?
STELLA:Satıldığını sanmıyorum
STANLEY:Kahretsin o zaman eve ne oldu? Yardım derneğine mi bağışlandı?
STELLA:Şşttt! Seni duyacak!
STANLEY:Duyarsa duysun umurumda değil, kağıtları görelim!
STELLA:Hiç kağıt yoktu, bana kağıt filan göstermedi, kağıtlarumurumda değil!
STANLEY:Napolyon’un ne dediğini biliyor musun?
STELLA:Hayır Stanley, Napolyon’un ne dediğini bilmiyorum bilseydim de neilgisi…
STANLEY:Dur da seni bir, iki konuda aydınlatayım bebeğim.
STELLA:Evet
STANLEY:Bizim oralarda Napolyon kuralı vardır, şöyle ki, bir adamınkarısının malları kocasına, kocasının ki de karısına aittir.Benim bir arsam, mülküm varsa, senindir de..
STELLA:Başıma ağrılar giriyor
STANLEY:Sıcak küvette banyosunu alana dek bekleyelim, sonra Napolyonkanunları hakkında bilgisi var mı araştıracağım, bana öylegeliyor ki, dolandırıldın bebeğim ve Napolyon kanunlarına göreben de dolandırılmış sayılırım ve dolandırılmaktanhoşlanmam.
STELLA:Daha sonra istediğini soracak kadar vaktin olur fakat şimdisorarsan tekrar sinirleri altüst olur, Belle Reve’ e ne oldubilmiyorum fakat ablam ya da ben, ya da ailemden herhangi birininseni dolandırmış olacağını söylerken çok gülünç oluyorsun.
STANLEY:O zaman ev satıldıysa para nerede?
STELLA:Satılmamış , ellerinden gitmiş! Evi kaybetmişler!
(Adamyatak odasına gider ve kadın peşinden gelir)
STELLA:Stanley!
(Adam odanın ortasında duran valizi açar ve yığınla elbiseçıkartır)
STANLEY:Gözlerini aç da şu giysilere bak! Bunları öğretmen maaşıylamı aldı sanıyorsun?
STELLA:Şştt!
STANLEY:Şu kürklere ve tüylere bak, ya bu ne? Som altından bir elbise mi?Sanırım öyle, ya şu? Tilki kürkleri! Gerçek tilki kürkü!Senin kürklerin niye yok Stella? Bunlar da beyaz kürkler, hanisenin beyaz kürkün?
STELLA:Bunlar Blanche’ın çok eskiden aldığı ucuz kürkler…
STANLEY:Bu tür şeylerden anlayan bir arkadaşım var, bunları onagöstereyim o değerini anlar. Bahse girerim bu valizde binlercedolarlık şey var!
STELLA:Bu kadar aptal olma Stanley!
(Stanleykürkleri yatağın üzerine fırlatır, sonra valizdeki küçük birkutuyu açar ve bir avuç sahte mücevheri alır)
STANLEY:Bak bak burada neler var? Bir korsanın define sandığı!
STELLA:Ah, Stanley!
STANLEY:Dizi dizi inciler! Ablan ne iş yapıyor, deniz altında inci avcısımı? Yoksa batık hazineleri mi çıkartıyor? Ya da mücevherhırsızı mı? Som altından bilezikler! Senin altın bileziklerinve incilerin nerede?
STELLA:Şşşttt! Sessiz ol Stanley!
STANLEY:Ve elmaslar! Bir imparatoriçenin tacı!
STELLA:Maskeli baloda giydiği sahte bir taç.
STANLEY:Sahte mi?
STELLA:Elmas değil, bildiğimiz cam.
STANLEY:Şaka mı yapıyorsun? Kuyumcuda çalışan bir tanıdığım varbunları ona göstereceğim, işte sizin malikane burada daha doğrusumalikaneden arta kalanlar!
STELLA:Ne kadar salak ve korkunç olduğunun farkında değilsin, ablambanyodan çıkmadan kapat şu valizi.
STANLEY:Kowalski’ler ve DuBois’lar çok farklılar
STELLA:Çok şükür öyle! Ben çıkıyorum. (beyaz şapkasını veeldivenlerini takıp kapıya yönelir) Blanche giyinirken sen debenimle gel.
STANLEY:Ne zamandan beri emirleri sen veriyorsun?
STELLA:Burada kalıp ona hakaret mi edeceksin?
STANLEY:Bu akşam çok öttün! ben burada kalıyorum.
(Stellaverandaya çıkar, Blanche da üzerinde kırmızı, saten birsabahlıkla banyodan çıkar)
BLANCHE:(havalı bir şekilde): Merhaba Stanley, işte buradayım, banyomuyapıp, parfüm sürdüm, yeniden doğmuş gibiyim.
(Stanleybir sigara yakar): Çok iyi
blanche:(pencerenin perdelerini kapatır): Yeni elbisemi giyeceğimmüsaadenle..
STANLEY:İşine bak Blanche.
(Blancheiki odayı ayıran perdeyi kapatır) : Anladığım kadarıyla bizhanımların davet edilmediği küçük bir oyun var.
STANLEY:yaaa öyle
BLANCHE(sabahlığını çıkartıp çiçekli bir elbise giyer): Stellanerede?
STANLEY:Balkonda
BLANCHE:Bir iyilik yapabilir misin diye soracaktım..
STANLEY:Nasıl bir iyilik merak ettim
BLANCHE:Arkamdaki bir, iki düğmeyi ilikleyemedim, içeri girebilirsin
(Stanleyiçeri girer)
BLANCHE:Nasılım?
STANLEY:İyi gözüküyorsun
BLANCHE:Çok teşekkürler, şimdi düğmeler…
STANLEY:Yapamıyorum
BLANCHE:Siz erkekler kocaman sakar parmaklarınız var, sigaradan bir fırtçekebilir miyim?
STANLEY:Kendine de bir tane yak
BLANCHE:A, teşekkürler..galiba valizim açılmış…
STANLEY:Stella ile birlikte yerleşmene yardım ediyorduk
BLANCHE:Şeyy, oldukça iyi iş çıkartmışsınız
STANLEY:Paris’teki pahalı butikleri yağmalamış gibisin
BLANCHE:Ha –ha! Evet kıyafetlere zaafım vardır!
STANLEY:Böyle bir kürk kaç para eder?
BLANCHE:Bir hayranımın hediyesiydi neden sordun?
STANLEY:Bayağı hayranmış!
BLANCHE:Ah, gençliğimde hayran kalınan biriydim, bir de şimdi bak,vaktiyle çok çekici biri olduğuma inanır mıydın?
STANLEY:İyi görünüyorsun
BLANCHE:Ben kompliman yapmanı bekliyordum Stanley
STANLEY:Böyle şeyler yapmam
BLANCHE:Ne tür şeyler?
STANLEY:Kadınlara görünüşleriyle ilgili komplimanlar yapmak gibi şeyler.Ömrümde söylemeden güzel mi, çirkin mi olduğunu bilmeyen birkadına rastlamadım ve bazı kadınlar kendilerini olduklarındandaha pahalıya satarlar, bir keresinde sürekli “ben göz alıcıbir kadınım” deyip duran bir bebekle çıkıyordum, “nesin,nesin?” dedim.
BLANCHE:Peki o ne dedi?
STANLEY:Hiçbir şey, gıkını çıkartmadı
BLANCHE:Bu da aşkınızın sonu mu oldu?
STANLEY:Sohbetimizin sonu oldu, o kadar. Bazı erkekler Hollywood’unışıltılı şeylerini cazip bulurlar, bazıları bulmaz.
BLANCHE:Eminim sen ikinci gruba dahilsin
STANLEY:Doğru
BLANCHE:Hiçbir kadının seni büyüleyeceğini sanmıyorum
STANLEY:Doğru
BLANCHE:Basit, dobra, dürüst ve sanırım birazcık ilkel yanların var,bir kadının seni cezp etmesi için…(belirsiz bir jestle duraksar)
STANLEY(yavaşça):Kartlarını açık oynamalı
BLANCHE(gülümser): Şey, mıymıntı tipleri hiç sevmem, bu yüzden geçenakşam eve geldiğinde kız kardeşim bir erkekle evlenmiş dedim.Tabii senin hakkında söyleyebileceklerim ancak bu kadar
STANLEY:Neyse yağıcılığı keselim,
BLANCHE:(eliyle kulaklarını bastırır) uuuu!
STELLA(verandadan içeri gelir) Stanley buraya gel de Blanche rahatçagiyinsin.
BLANCHE:Çoktan giyindim tatlım.
STELLA:İyi, o zaman sen dışarıya gel
STANLEY:Ablanla azıcık sohbet ediyoruz
BLANCHE:Tatlım bana bir iyilik yapsana, büfeye gidip şöyle bol buzlu birlimonlu kola alır mısın benim için tatlım?
STELLA(emin olmayan bir tavırla): Tamam (Stella gider)
BLANCHE:Tatlı, küçük şey konuşmalarımızı duydu ve sanırım senibenim kadar iyi tanımıyor, pekala bay Kowalski, konuşmamıza devamedelim ve dobra olalım, tüm sorularınıza cevap vereceğim,saklayacak bir şeyim yok, mesele ne?
STANLEY:Bizim buralarda Napolyon kanunları diye bir şey vardır, bu kanunagöre kocanın tüm malları karının, karının tüm malları dakocanındır.
BLANCHE:Tam bir yargıç gibi havaya girdin!
(Blancheparfüm şişesini fısfısına basarak kendisine parfüm sıkarsonra da şakacı bir şekilde Stanley’e parfüm sıkar, adamşişeyi kapıp, tuvalet masasına fırlatır, Blanche başınıgeriye atıp kahkahayla güler)
STANLEY:Karımın ablası olmasaydın aklıma başka şeyler gelecek!
BLANCHE:Ne gibi şeyler?
STANLEY:Aptal numarası yapma, ne demek istediğimi anlıyorsun Blanche.(blanche parfümü masanın üzerine koyar)
BLANCHE:Pekala, kartlarımızı açık oynayalım, bana uyar. Gayet iyizararsız yalanlar söylediğimi biliyorum, hem bir kadınıncazibesinin yüzde ellisi illüzyondur ama önemli konularda doğruyusöylerim ve doğru olan da şu: Hayatım boyunca kız kardeşimiveya seni veya bir başkasını aldatmadım.
STANLEY:Belgeler nerede? Valizde mi?
BLANCHE:Sahip olduğum her şey valizimde.
(Stanleyvalizin yanına gider, kaba bir şekilde içindekileri aramayabaşlar)
BLANCHE:Tanrı aşkına ne yapıyorsun! O küçük kafanın içinde ne var?Adaletten kaçtığımı mı sanıyorsun? Yoksa kardeşime bir türhainlikte bulunacağımı mı? Bırak ben yapayım, daha çabuk vedüzgün yaparım…(valizden bir kutu çıkartır) Önemli şeylerimibu teneke kutuda saklarım. (kutuyu açar)
STANLEY:Şunların altında ne var? (başka bir kağıt demetini göstererek)
BLANCHE:Onlar aşk mektupları, zamanla sararmış, hepsi de aynı çocuğaait.
(Stanleymektupları kapar, Blanche öfkeyle bağırır)
BLANCHE:Onları bana ver!
STANLEY:Önce ben bir bakacağım!
BLANCHE:Ellerinle o mektupları kirletiyorsun!
STANLEY:Numara yapma
(Stanleymektupların sarılı olduğu kurdelayı çözer ve incelemeyebaşlar. Blanche mektupları adamın elinden kapar ve hepsi yerleresaçılır)
BLANCHE:Bunlara dokunduğun için hepsini yakacağım!
STANLEY:Ne yazıyor bu kahrolası şeylerde?
BLANCHE:Ölmüş bir çocuğun yazdığı şiirler. Senin beni incitmeyeçalıştığın gibi ben de vaktiyle onu incitmiştim amayapamayacaksın! Artık genç ve zayıf değilim, ama genç eşimzayıftı ve ben buna aldırmadım, onları bana geri ver!
STANLEY:Neden onları yakacağım dedin?
BLANCHE:Üzgünüm, bir an kendimi kaybettim, herkesin başkalarınındokunmasını istemediği bir şeyleri vardır…mahremiyetten ötürü…
(kadınartık yorgunluktan bitmiş gibidir, oturur ve gözlüklerini takarakkağıtları tekrar kutuya yerleştirmeye başlar)
BLANCHE:Ambler&Ambler….hımmm….Crabtree…bunlar da Ambler&Ambler…
STANLEY:Ambler ve Ambler de nesi?
BLANCHE:Evleri ipotek eden bir firma
STANLEY:Yani sizin ev ipotekli miydi? O yüzden mi elden gitti?
BLANCHE:Öyle olmuş olmalı (elini alnına götürerek)
STANLEY:Öyleyle, böyleyle olmaz, diğer belgeler nerede?
(Kadınkutuyu ona uzatır, adam kutuyu masaya koyup içindekileri incelemeyebaşlar)
BLANCHE( bir sürü belge olan büyük bir zarf uzatır) Al, burada binlercekağıt var! Yüzlerce yıllık belgeler! Açık konuşmak gerekirse,müsrif dedeler, amcalar, babalar, ağabeylerin kendi gayri meşruevlilikleri sayesinde Belle Reve ufak ufak elimizden gitti! ( yorgunbir gülüşle gözlüklerini çıkartır) Üç kelimelik bir sözcükyüzünden koca çiftlik elden gitti - ki, buna Stella da şahittir-ve sonunda kala kala sadece evin kendisi kaldı, ve sadeceStella’yla ben hariç tüm akrabaların gömülü olduğu mezarlıkdahil 20 hektar arazi! (zarfın içindekileri masaya boşaltır) Alişte! Tüm kağıtlar burada! Hepsini sana bağışlıyorum! Al,iyice oku! Hatta ezberle! Belle Reve’in sonunda senin o kocaman,becerikli ellerinde bir demet kağıt yığınına dönüşmesi çokhoş oluyor sanırım! Stella limonlu kolamı getirecek mi acaba?(arkasına yaslanıp gözlerini kapatır)
STANLEY:Bir avukat arkadaşım var, bunları ona göstereceğim
BLANCHE:Yanında bir kutu da aspirin ver.
STANLEY(sütdökmüş kedi gibi mahcuptur) Biliyorsun Napolyon kanunlarına görebir erkek, karısının çıkarlarını da korumakla mükelleftir,özellikle karısı bebek bekliyorsa…
(Blanchegözlerini açar, piyanonun sesi yükselir)
BLANCHE:Stella? Stella’nın bebeği mi olacak? Bilmiyordum!
(Kadınayağa kalkar ve kapıya doğru gider, Stella evin köşesindenelinde kolayla gelirken, Stanley zarfı ve kutuyu alıp yatak odasınagider)
BLANCHE:Stella! Stella! Yıldızların Stellası! Bir bebeğin olacakmış negüzel! Her şey yolunda tatlım, her şey yolunda!
STELLA:Sana bunları yaptığı için üzgünüm.
BLANCHE:Ah, sanırım kocan yasemin parfümünden hoşlanan bir tip değil okadar, hem artık Belle Reve’i kaybettiğimize göre, belkisülalemize karışması gereken tek kişi o. Konuşup hallettik,biraz sarsıldım belki ama üstesinden geldim, her şeyi şakayavurdum, (bir kasa birayla Steve ve Pablo gelir) kocana küçük oğlandedim, güldüm ve flört ettim, evet kocanla flört ediyordum!(adamlar yaklaşırlar ve ikisinin arasından geçip eve girerler)Poker partisi için misafirleriniz geliyor, şimdi ne tarafagidiyoruz Stella? Bu taraftan mı?
STELLA:Hayır, bu taraftan. (Blanche’a yol gösterir)
BLANCHE(gülerek): Körler, sağırlar birbirini ağırlar!
DışarıdanMısırcının sesi gelir:
Sıcacık!El yakıyor!
Sahne3
Pokergecesi
VanGogh’un geceleyin ‘Bilardo Oynayanlar’ resmine benzer birsahne. Mutfak insanın çocukluğundaki parlak, göz alıcı keskinbir ışıkla doludur, muşamba örtülü mutfak masasınınüzerindeki lambadan cart yeşil ışık vurmaktadır. Pokeroynayanlar: Stanley, Steve, Mitch ve Pablo’dur. Hepsi de renkligömlekler giymişlerdir, mavi, erguvan, kırmızı beyaz çizgili veaçık yeşil. Tıpkı giydikleri ana renkler gibi güçlü, fizikselgüçlerinin doruğunda, kaba saba tiplerdir. Masada taze kavundilimleri, viski şişesi ve bardakları vardır. Yatak odası kısmenloştur.
STEVE:Bana iki kart
PABLO:Ya sen Mitch?
MITCH:Benden pas
PABLO:Tek
MITCH:İçki isteyen var mı?
STANLEY:Ben istiyorum.
PABLO:Niye birimiz Çin lokantasından etli pilav getirtmiyoruz?
STANLEY:Ne zaman kaybedersem canın yemek yemek istiyor. Kimler başlıyor?
Kalkmasadan Mitch. Bir poker masasında kartlar, cips ve viskiden başkaşey olmaz. (ayağa kalkıp kavun dilimlerini yere fırlatır)
MITCH:Bu akşam heyheylerin üstünde galiba!
STANLEY:Kaç kart?
STEVE:Bana üç ver
STANLEY:Bir
MITCH:Yine pas, eve biraz erken gitmek zorundayım.
STANLEY:Kapa çeneni
MITCH:Annem hasta, ben eve gelmeden uyumuyor Stanley.
STANLEY:O zaman niye evde annenle kalmadın?
MITCH:Dışarı çıkmamı söylüyor ben de çıkıyorum fakat sürekliaklım onda olduğundan eğlenemiyorum.
STANLEY:Ay! Tanrı aşkına evine git o zaman, Pablo sende ne var?
PABLO:Maça floşu
MITCH:Hepiniz evlisiniz ama annem de gidince ben yalnız kalacağım. Benlavaboya gidiyorum.
STANLEY:Çabuk dön, sana bir emzik vereceğiz.
MITCH:Ay, ay! İyice azdın! (Mitch banyoya gider)
STEVE:Zencinin biri evinin bahçesinde tavuklara yem veriyormuş, birdensesler duymuş, kümesin horozu, genç piliçlerden birinikovalıyormuş..
STANLEY(fıkranın bitmesini beklemeden) Dağıt kağıtları!
STEVE:Fakat horoz bakmış ki, çiftçi mısır veriyor, pilicin peşinibırakmış, mısırları yemeye koyulmuş, o zaman adam demiş ki“Tanrım inşallah hiçbir zaman bu kadar aç kalmam”
(Steveve Pablo gülerler, iki kız kardeş evin köşesinde belirler)
STELLA:Hala oynuyorlar
BLANCHE:Nasıl görünüyorum?
STELLA:Çok hoş, Blanche.
BLANCHE:Çok sıcakladım ve yoruldum, kapıyı açmadan bekle de yüzümüpudralayayım, çok mu kötü gözüküyorum?
STELLA:Hayır, bir gül gibi tazesin.
BLANCHE:Birkaç gün önce koparılmış bir gül gibi!
(Stellakapıyı açar ve kadınlar içeri girerler)
STELLA:Ee, görüyorum ki, siz oğlanlar hala buradasınız
STANLEY:Neredeydin?
STELLA:Blanche ile bir tiyatroya gittik, Blanche bu bay Gonzales ve Hubbel.
BLANCHE:Lütfen rahatsız olmayın.
STANLEY:Merak etme kimse ayağa kalkmıyor zaten.
STELLA:Oyun daha ne kadar sürecek?
STANLEY:Ne zaman bitirirsek o zaman
BLANCHE:Poker çok hoş bir oyundur, izleyip, tüyo verebilir miyim?
STANLEY:Hayır veremezsin, siz hanımlar neden yukarı çıkıp Eunice’leregitmiyorsunuz?
STELLA:Çünkü saat gecenin iki buçuğu! Bir el daha oynayıp, bitiremezmisin?
(Blancheyatak odasına gidip perdeyi biraz aralık kalacak şekilde örter)
(Stanleyeliyle karısının poposuna bir şamar indirir)
STELLA:Hiç komik değil Stanley!
(Adamlargülerler Stella yatak odasına gider)
STELLA:Herkesin ortasında böyle yapması beni deli ediyor!
BLANCHE:Ben galiba banyo yapacağım
STELLA:Yine mi?
BLANCHE:Sinirlerim altüst oldu, banyoda kimse var mı?
STELLA:Bilmiyorum
(Blanchekapıyı vurur, Mitch kapıyı açıp dışarı çıkar, ellerinihavluyla kurulamaktadır)
BLANCHE:Ah! iyi akşamlar.
MITCH:Merhaba (Mitch Blanche’a bakar)
STELLA:Blanche bu Harold Mitchell, Mitch bu benim kız kardeşim BlancheDuBois.
MITCH:( beceriksizce bir nezaketle) Nasılsınız bayan DuBois?
STELLA:Annen nasıl oldu Mitch?
MITCH:Hep aynı, teşekkürler. Gönderdiğin tatlı için çok teşekküretti. İzninizle lütfen….
(Mitchyavaşça mutfağa doğru giderken, geri dönüp Blanche’a bir gözatar ve utangaç bir şekilde öksürür. Havlunun hala elindeolduğunu fark eder ve utangaç bir gülümsemeyle havluyu Stella’yaverir, Blanche Mitch’e oldukça ilgiyle bakar)
BLANCHE:Bu diğerlerinden daha iyiye benziyor.
STELLA:Evet öyledir
BLANCHE:Hassas birine benziyordu
STELLA:Annesi hasta
BLANCHE:Evli mi?
STELLA:Hayır
BLANCHE:Çapkın mı?
STELLA(güler): Sanmıyorum neden?
BLANCHE:Ne iş yapıyor?
(Blancheblüzünün düğmelerini çözmeye başlar)
STELLA:Stanley’nin bazen ziyaret ettiği fabrikanın yedek parçadepartmanında kalite kontrolcü. 
BLANCHE: Daha iyi yerlere varır mı?
STELLA:Hayır, diğer adamların içinde bir tek Stanley daha iyi yerlere varabilir.
BLANCHE:Sence neden Stanley?
STELLA:Ona bak anlarsın.
BLANCHE:Ona baktım ama kusura bakma alnında nasıl bir dahi olduğuyazmıyor.
(Blancheblüzünü çıkartır, üzerinde beyaz eteği ve ipek, pembe sütyeniolduğu halde
perdeninarkasında ışığa doğru durmaktadır. Erkeklerin oyunu devametmektedir.)
STELLA:Şeyy, alnında yazmıyor, dahi filan da değil.
BLANCHE:O halde nedir?
STELLA:Onun içinde olan bir şey..Blanche tam ışığın önündeduruyorsun!
BLANCHE:A, öyle mi !
(Blancheışığın önünden gider, Stella üzerini değişir ve mavi, satenbir kimono giyer)
STELLA(gençkız gibi çocuksu bir gülüşle): Şunların karılarınıbir görsen!
BLANCHE:Tahmin edebiliyorum, şişko, etli butlu tipler değil mi?
STELLA:Üst kattakini gördün değil mi? (iyice gülmeye başlarlar) birdefasında…
STANLEY:Siz tavuklar konuşmayı kesseniz artık!
STELLA:Sen oradan bizi duyamazsın!
STANLEY:Ama siz beni duyabilirsiniz ve kesin sesinizi diyorum!
STELLA:Burası benim de evim ve istediğim kadar konuşurum!
BLANCHE:Stella, büyütme, kavga çıkmasın!
STELLA:Neredeyse sarhoş! Bir dakka sonra dönerim. (Stella banyoya gider,Blanche ayağa kalkıp küçük radyoyu açar)
STANLEY:Var mısın Mitch?
MITCH:Hayır pas!
(Blanchetekrar ışığın önüne geçer, kollarını kaldırıp, gerinir,ağır ağır sandalyesine geri döner, radyoda rumba melodilerigelmektedir Mitch masadan kalkar)
STANLEY:Radyoyu kim açtı?
BLANCHE:Ben açtım, sakıncası var mı?
STANLEY:Kapat.
STEVE:Bırak da kızlar müzik dinlesin.
PABLO:Bence de, bırak çalsın.
STEVE:Bu çalan Xavier Cugat galiba
(Stanleyyerinden fırlar, gidip radyoyu kapatır, sandalyede oturan Blanche’abir göz atar, Blanche bu bakışından hiç korkmaz, sonra Stanleytekrar masaya oturur, iki adam hararetli bir tartışmayabaşlamıştır)
STEVE:Öyle söylediğini duymadım
PABLO: Söylemedim mi Mitch?
MITCH:Seni dinlemiyordum..
PABLO:Ne yapıyordun peki?
STANLEY:Perdenin arasından kızlara bakıyordu! (yerinden fırlar ve perdeyiiyice kapatır)
Şimdikartları dağıt, ya oyuna devam edelim ya da bitirelim. Kazanıncabazılarının ayakları karıncalanıyor.
(MitchStanley’e bakar ve yerine oturur)
STANLEY(bağırarak):Otur!
MITCH:Benim başım dönmeye başladı,
PABLO:Kesinlikle ayakları karıncalandı, pantolonunun cebinde katlanmış75 dolar olunca böyle oluyor.
STEVE:Yarın kasiyere bozdururken görürüz artık
STANLEY:Ve eve gidince yılbaşı için hepsini tek tek anasınınkumbarasına koyar. Okyanusa Tükür oynuyoruz.
(Mitchrahatsız bir şekilde güler ve perdelerin yanına gider, içerigirince durur)
BLANCHE:Merhaba! Banyo  meşgul
MITCH:Bira içiyoruz
BLANCHE:Biradan nefret ederim.
MITCH:Sıcak havada iyi gider
BLANCHE:Ben aynı fikirde değilim, beni daha da sıcaklatıyor, sigaran varmı?
MITCH:Tabii
BLANCHE:Ne marka?
MITCH:Luckies.
BLANCHE:Ah, iyi, ne hoş bir sigaralık, gümüş mü?
MITCH:Evet, içindekini okusana
BLANCHE:İçinde yazı mı var? Seçemiyorum ( bir kibrit çakar ve dahayakından bakar, güçlükle okumaktadır) Oh! “Eğer Tanrıisterse, öldükten sonra seni daha çok seveceğim.” BuBrowning’in en sevdiğim şiiri!
MITCH:Biliyor musun?
BLANCHE:Tabii ki.
MITCH:Bu yazının bir hikayesi de var
BLANCHE:Bir aşk hikayesi olmalı.
MITCH:Acıklı bir hikaye
BLANCHE:Ah?
MITCH:Kız şimdi hayatta değil.
BLANCHE:Ah!
MITCH:Bunu bana verirken öleceğini biliyordu, çok tuhaf bir kızdı, çoktatlıydı çok…
BLANCHE:Seni çok sevmiş olmalı, hasta insanlar çok derinden bağlanırlar
MITCH:Doğru kesinlikle öyleler
BLANCHE:Sanırım keder insanı samimi yapıyor
MITCH:İnsanın içini dışarı vuruyor
BLANCHE:Kesinlikle şuna eminim, bana keder yaşamamış birin göster, bende sana kendini beğenmiş birini göstereyim. Dinle beni, benimdilim sivridir, bunun sebebi siz oğlanlarsınız, şov saat 11’debitti ve poker oyunu yüzünden eve gelemedik, bu yüzden bir yeregidip bir şeyler içmek zorunda kaldık, ben bir kadehten fazlaiçkiye alışık değilim, en fazla iki kadeh içerim ama bu akşamüç kadeh içtim.
STANLEY:Mitch
MITCH:Beni boşverin, sohbet ediyorum bayan şey…
BLANCHE:Du Bois.
MITCH:DuBois mı?
BLANCHE:Bir Fransız ismidir. Bois orman, Blanche da beyaz anlamına gelir,dolayısıyla beyaz orman. Baharda açan ağaçlar gibi. Oradanhatırlayabilirsin.
MITCH:Fransız mısınız?
BLANCHE:Soyumuz Fransız, Amerika’ya ilk gelen dedelerimiz Huguenot’larmış.
MITCH:Sen Stella’nın ablasısın değil mi?
BLANCHE:Evet Stella benim biricik kız kardeşimdir, benden birazcık büyükolmasına rağmen ona küçük derim, aramızda sadece bir yaş farkvar, benim için bir şey yapar mısın?
MITCH:Tabii, nedir?
BLANCHE:Bu renkli, hoş kağıt feneri Bourbon’daki Çin mağazasındanaldım, onu şu ampulün üzerine takabilir misin?
MITCH:Memnuniyetle
BLANCHE:Kaba davranışlara, kötü sözlere nasıl katlanamazsam, çıplakışığa da katlanamıyorum.
MITCH:(feneri ampule takarken): Sanırım bizleri biraz kaba bulup, şokeoldun.
BLANCHE:Bulunduğum her ortama uyarım Bay Mitch
MITCH:Bu iyi, şey, Stanley ve Stella’nın ziyaretine mi geldin?
BLANCHE:Stella son zamanlarda pek iyi değildi, çok yorulmuş ben de onayardıma geldim.
MITCH:Sen evli misin?
BLANCHE:Hayır, hayır, kız kurusu bir öğretmenim.
MITCH:Öğretmen olabilirsin ama kesinlikle kız kurusu değilsin Blanche.
BLANCHE:Teşekkürler efendim, nezaketinize müteşekkirim
MITCH:Demek öğretmensin
BLANCHE:Evet
MITCH:Ne öğretmeni?
BLANCHE:Tahmin et
MITCH:Bahse girerim sanat veya müzik ama yanılıyor da olabilirim,matematik öğretmeni de olabilirsin.
BLANCHE:Matematik mi asla, çarpım tablosunu bile bilmem! Ne yazık kiİngilizce öğretmeniyim, bir sürü haşarı çocuğa Whitman vePoe öğretmeye uğraşıyorum.
MITCH:Eminim bazıları şairlerden başka şeylerle ilgileniyorlardır.
BLANCHE:Ne kadar haklısın! Edebiyata o kadar büyük değer vermiyorlar ama çok tatlı şeyler! Bahar gelince ilk aşklarıyla tanışmalarınıizlemek çok hoş oluyor, sanki aşkı daha önce kimse keşfetmemişgibi.
(Banyonunkapısı açılır ve Stella dışarı çıkar, Blanche Mitch ilekonuşmaya devam etmektedir)
STELLA:Ah! Oyun bitti mi? Bekleyin radyoyu açayım, (Stella radyoyu açarve Viyana Sen benim Kalbimdesin isimli Almanca şarkı başlar.Blanche romantik hareketlerle vals yapmaya başlar, Mitch’in çokhoşuna gider ve dans eden bir ayı gibi beceriksizce onu taklitetmeye çalışır, Stanley öfkeyle gelir ve bağırarak, radyoyututtuğu gibi pencereden aşağı fırlatır)
STELLA:Seni sarhoş! Seni ayyaş! Seni hayvan! (kadın poker masasınagider) Hepiniz eve gidiyorsunuz! Lütfen! İçinizde bir parçanezaket kaldıysa..
BLANCHE:Stella dikkat et o..
ADAMLAR:Sakin ol Stanley, sakın ol…
STELLA:Bana elini sürersen!....
(Stellagözden kaybolur, Stanley peşinden gider, bir yumruk sesi ve çığlıkduyulur, Blanche bağırarak mutfağa koşar, adamlar da peşindengiderler, boğuşmalar ve küfürler arasında, bir şey yere düşüpkırılır)
BLANCHE:Kardeşim bebek bekliyor!
MITCH:Bu korkunç!
BLANCHE:Çıldırmış! Tamamen delirmiş!
MITCH:Onu buraya getirin çocuklar (adamlar Stanley’in kollarındantutarak yatak odasına getirirler, Stanley hala onlara karşıkoymaktadır, arkadaşları onu yatıştırmaya çalışırlar,Stanley sonunda başını adamlardan birinin omzuna yaslar)
STELLA:Gitmek istiyorum! Gitmek istiyorum!
MITCH:Kadınların olduğu bir evde poker oynamamalı.
(Blancheyatak odasına girer)
BLANCHE:Kardeşimin giysilerini alacağım, üst kattaki kadının yanınagideceğiz.
MITCH:Giysileri nerede?
BLANCHE(gardrobu açarak): Aldım! (Stella’ya doğru atılır) Stella!Stella! Korkma canım kardeşim! (kollarını Stella’ya dolayanBlanche onu evden çıkartır)
STANLEY(sersem bir halde): Mesele nedir? Ne oluyor?
MITCH:Cinlerin tepene çıktı Stan!
PABLO:Şimdi iyi
STEVE:Evet, iyileşti.
MITCH:Onu yatağa yatır, ıslak bir havlu getir
PABLO:Bence ona kahve iyi gelir
STANLEY:Ben su istiyorum
MITCH:Onu duşun altına sokalım
(AdamlarStanley’i banyoya götürürler)
STANLEY:Rahat bırakın beni orospu çocukları!
(yumruksesleri duyulur, musluk sonuna kadar açılır)
STEVE:Çabuk gidelim buradan
(adamlarkazandıklarını masadan alır ve çıkarlar)
MITCH:Kadınların olduğu bir yerde poker oynanmaz (kapı arkalarındankapanır ve ortalık sessizleşir, köşedeki meyhanedeki zencişarkıcı ‘Paper Doll’ adlı şarkıyı söylemektedir, az sonraüzerinden sular damlayarak Stanley banyodan çıkar)
STANLEY:Stella! Bebeğim beni terk etti! (göz yaşlarına boğulur sonratelefonu açar hala sarsılmaktadır) Eunice, bebeğimi verkonuşacağım. (biraz bekler sonra tekrar numarayı tuşlar) Eunice!Bebeğimle konuşana kadar telefonunu çaldıracağım!
(kimolduğu anlaşılmayan bir bağırtı duyulur, Stanley telefonu yerefırlatır, oda karanlığa gömülürken piyano ve bas seslerigelmektedir, Stanley sendeleyerek verandaya çıkar, sonra da evinönündeki ahşap merdivenlerden kaldırıma iner, orada bir köpekgibi uluyarak karısının ismini seslenir) Stella! Stella! Stella!Hayatım! Stelaaaaaaaaaaah!
EUNICE:Böyle ulumayı kes ve yatağına yat!
STANLEY:Bebeğim aşağı insin, onu istiyorum Stella! Stella!
EUNICE:Gelmeyecek! Sus yoksa polis çağıracağım!
STANLEY:Stella!
EUNICE:Hem karını döv, hem de çağır! Gelmeyecek işte! Hem de bebeğiolacak! Seni iğrenç herif! Umarım geçen seferki gibi üzerinetaziyikli su fışkırtırlar!
STANLEY:Eunice, karımın aşağı gelmesini istiyorum
EUNICE:Bah! (kapısını kapatır)
STANLEY(avazı çıktığı kadar bağırarak): Stellaaaaaaaa!
(Hafiftenklarnet sesleri duyulurken, yukarıdaki kapı tekrar açılır,Stella köhne merdivenlerden aşağı iner, gözleri yaşlarladoludur, saçları dağılmış omuzlarına dökülmüştür, ikisibirbirlerine bakarlar, sonra hayvani iniltilerle birbirlerinesarılırlar, kocası dizlerinin üzerine çömelir ve yüzünükarısının hamilelikten hafif şişmiş karnına bastırır,kadının gözleri aşktan kör olmuştur, kocasının başınıkavrayarak kendisine döndürür, Stanley karısını kucağına alırve eve girerler. Blanche korkuyla merdivenlerden aşağı iner )
BLANCHE:Küçük kardeşim nerede? Stella! Stella!
(Soluksoluğa evin önünde bir aşağı, bir yukarı yürür, müzikazalır, köşeden Mitch gelir)
MITCH:Bayan DuBois?
BLANCHE:Ah1
MITCH:Polonyalı sakinleşti mi?
BLANCHE:Kardeşim aşağı indi, birlikte içeri girdiler.
MITCH:Kesinlikle
BLANCHE:Ödüm koptu
MITCH:Ha, ha, korkacak bir şey yok, aslında birbirleri için delioluyorlar.
BLANCHE:Ben bu kadar şeye alışkın değilim..
MITCH:Tam sen geldiğinde böyle olması ayıp oldu ama çok ciddiye alma
BLANCHE:Şiddet….
MITCH:Basamaklara otur ve benimle bir sigara iç
BLANCHE:Giysim uygun değil
MITCH:Bu mahallede hiç fark etmez
BLANCHE:Ne hoş bir gümüş sigaralık
MITCH:İçindeki yazıyı sana göstermiştim değil mi?
BLANCHE:Evet. (kadın sessizlik sırasında gök yüzüne bakar) Dünyada herşey karmankarışık, çok karışık(adam öksürür) inceliğiniçin çok teşekkür ederim, buna ihtiyacım var.
Sahne4
Ertesisabahın erken saatleri, sokaktan karmaşık sesler geliyor, Stellayatak odasında yatıyor, sabah güneşinde yüzü sakin, huzurlu,bir eli karnında, diğer elinde bir çizgi roman var, gözleri vedudakları saki narkozla uyutulmuş gibi, etraf dün gecenin vekahvaltının artıklarıyla dolu, Stanley’in pijamaları banyokapısının eşiğine atılmış, hafifçe aralık kapıdan günışığı giriyor, Blanche kapıda belirir, geceyi uykusuzgeçirmiştir ve görünüşü Stella’nınkiyle tezattır, içerigirmeden önce sinirli sinirli parmaklarını dudaklarına bastırır.
BLANCHE:Stella?
STELLA:Hmmm?
(Blancheacı bir çığlık atar ve yatak odasına girer, kızkardeşininyanına gider, histerik bir şefkat içindedir)
BLANCHE:Stella! Bebeğim!
STELLA:Ne oldu Blanche, neyin var?
BLANCHE:Gitti mi?
STELLA:Stanley mi? Evet.
BLANCHE:Geri gelir mi?
STELLA:Arabayı yağlamaya götürdü neden?
BLANCHE:Niye mi? Stella, tüm olanlardan sonra deli gibi onun peşindengittiğini görünce aklımı kaçıracactım! Az daha peşindengeliyordum.
STELLA:İyi ki gelmemişsin
BLANCHE:Niye böyle yaptın? Ne düşünüyordun? Cevap ver bana, Ne? Ne?
STELLA:Lütfen Blanche, otur ve bağırmayı bırak!
BLANCHE:Tamam Stella, şimdi sorumu yavaşça soracağım, dün gece bu evenasıl dönebildin? Onunla aynı yatakta nasıl yatabildin ! Neden?
STELLA:Senin ne kadar heyecanlı biri olduğunu unutmuşsun, bu olayı çokbüyütüyorsun
BLANCHE:Öyle mi?
STELLA:Evet Blanche, dışarıdan sana nasıl göründüğünü tahminedebiliyorum ama bu yüzden korkunç üzgünüm ama senin düşündüğünkadar ciddi değildi, bir kere erkekler içki içip, oyun oynarsaböyle şeyler olur, ne yaptığını bilmiyordu, geri döndüğümdesüt dökmüş kedi gibiydi ve yaptıklarından çok utanmıştı…
BLANCHE:Ve bu onu mazur mu gösterir?
STELLA:Hayır, böyle kavga çıkartan hiç kimse mazur görülmez, Stanleyher zaman bir şeyler kırar, düğün gecemizde bile evegeldiğimizde terliklerimden birini fırlattı ve ampulü kırdı.
BLANCHE:Ne yaptı? Ne yaptı?
STELLA:Terliğimin topuğuyla tüm ampulleri kırdı
BLANCHE:Ve sen de hiçbir şey yapmadın, kaçmadın, bağırmadın?
STELLA:Bir şekilde heyecan vermişti bana. Eunice kahvaltı ettin mi?
BLANCHE:Sence ben kahvaltı etmek istiyor muyum?
STELLA:Ocakta biraz kahve var
BLANCHE:Bu konuda ne kadar sakinsin Stella
STELLA:Başka ne yapabilirim ki, radyoyu tamir ettirmeye götürdü,kaldırıma düşmemiş sadece bir ampulü kırılmış.
BLANCHE:Ve sen buna gülebiliyorsun!
STELLA:Ne yapmamı istiyorsun?
BLANCHE:Kendine gel ve gerçekleri gör!
STELLA:Sence gerçekler neymiş?
BLANCHE:Bence sen bir deliyle evlisin!
STELLA:Hayır!
BLANCHE:Evet, öylesin! Senin halin benden beter! Ama farkında değilsin,ben bir şeyler yapmaya çalışıyorum, kendimi toparlayıp yeni birhayata başlamaya çalışıyorum.
STELLA:Eee?
BLANCHE:Ama sen pes etmişsin, bu doğru değil, sen yaşlı değilsin,kurtulabilirsin.
STELLA:Kurtulmak istediğim bir şey yok ki
BLANCHE:Nasıl? Stella?
STELLA:Kurtulmak istediğim bir şey yok dedim. Şu odadaki dağınıklığabak! Ya şu boş şişeler! Geçen akşam iki kasa içki gitti! Busabah bana poker partilerini bırakacağına yemin etti fakatbiliyorsun bu tür yeminler çok fazla sürmez, ne yaparsın benimeğlencem sinemaya gitmek onunkisi de poker partileri, insanlarbirbirlerinin alışkanlıklarına hoşgörü göstermeli bence..
BLANCHE:Seni anlamıyorum, bu umursamazlığını anlamıyorum, bu bir Çinfelsefesi filan mı?
STELLA:Ne, ne?
BLANCHE:Bu mıymıntılık, lafı gevelemek, bir ampul kırılmış, biraşişeleri, mutfak altüst sanki her şey gayet normalmiş gibi!(Stella gülerek süpürgeyi alır ve elinde döndürmeye başlar)
BLANCHE:Bu süpürgeyi kasten mi burnumun ucunda sallıyorsun?
STELLA:Hayır
BLANCHE:Durdur şunu, bırak şu süpürgeyi, onun pisliğini temizlemeniistemiyorum!
STELLA:Kim temizleyecek o zaman? Sen mi?
BLANCHE:Ben? Ben mi?
STELLA:Hayır öyle demedim.
BLANCHE:Dur da yapabilirsem kafamı toplayayım, biraz paraya ihtiyacımızvar, böylece kurtulabiliriz..
STELLA:Paranın olması her zaman çok iyidir sanıyorum
BLANCHE:Dinle beni, bir fikrim var. (elleri titreyerek bir sigara yakar) ShepHuntleigh’i hatırlıyor musun? (Stella başını sallar) Tabii kihatırlıyorsun, üniversitedeyken onunla çıkardık ve
STELLA:Eee?
BLANCHE:Geçen kış tesadüfen ona rastladım, biliyorsun kışsömestrlerinde Miami’ye giderim.
STELLA:Hayır bilmiyordum.
BLANCHE:Şeyy, gittim, bu seyahati bir tür yatırım gibi düşündüm, birmilyoner yakalamak için bir şans..
STELLA:Yakaladın mı?
BLANCHE:Evet, bir Yılbaşı akşamı, Biscayne bulvarında Shep’erastladım, upuzun bir kadillak kullanıyordu!
STELLA:Trafik için hiç uygun olmaz sanırım
BLANCHE:Petrol kuyularını duydun mu?
STELLA:Evet
BLANCHE:Adamın Teksas’ta sürüyle petrol kuyusu var, tam olarak söylemekgerekirse ceplerine para akıyor.
STELLA:Vay, vay!
BLANCHE:Paraya önem vermediğimi bilirsin Stella, para sadece bir araçtırama o bunu yapabilir
STELLA:Neyi yapabilir Blanche?
BLANCHE:Bize bir dükkan açabilir.
STELLA:Dükkan mı, ne dükkanı?
BLANCHE:Canım bir dükkan işte, karısının bir ayda at yarışlarınaverdiği parayla bile bize bir dükkan açabilir.
STELLA:Evli mi?
BLANCHE:Tatlım, bekar olsa burada olur muydum?
(Stellabu söze gülerken, Blanche aniden kalıp telefonun yanına gider vetelaşla konuşmaya başlar)
BLANCHE:Alo, santral, Wester Union şirketine bağlayabilir misiniz?
STELLA:Bu santralli telefon değil, doğrudan numaraları çevireceksin..
BLANCHE:Ben öylesini bilmiyorum..
STELLA:Sadece 0’ ı çevir, o santral zaten..
(Blanchebir an duraklar sonra telefonu bırakır)
BLANCHE:Bana bir kalem, kağıt ver, önce mesajı yazmam lazım, yani…
(tuvaletmasasına gider, bir kağıt mendil ve göz kalemini alıp yazmayakoyulur)
BLANCHE:Bakalım…(kalemi dişler) Sevgili Shep, kız kardeşim ve ben çokümitsiz bir durumdayız….
STELLA:Pardon?...
BLANCHE:Kız kardeşim ve ben ümitsiz bir durumdayız, ayrıntıları sonraanlatırım, acaba bize bir….(kalemi tekrar dişler)acaba bizimiçin bir…..(kalemi kırar ve ayağa kalkar) böyle pat diyesöylersek bir yere varamayız
STELLA(güler):Komik olma hayatım
BLANCHE:Fakat bir şeyler bulmam lazım, bir şeyler düşünmeliyim, gülmeStella, gülme, cüzdanımın içindekilere bakmanı istiyorum, bakiçinde ne kadar var? (Stella ablasının cüzdanına bakar) sadece65 kuruş!
STELLA:Stanley bana düzenli olarak harçlık vermez, faturaları kendisiödüyor ama bu sabah 10 dolar bırakmış, işte, beşini alBlanche, beşi de bende kalır.
BLANCHE:Ah, hayır, hayır Stella.
STELLA:Bir parçacık cep harçlığının moralini nasıl düzelteceğinibiliyorum Blanche.
BLANCHE:Hayır teşekkürler, sokağa çıkıp protesto edebilirim
STELLA:Saçmalama, nasıl bu kadar parasız kaldın?
BLANCHE:Para durmuyor ki, bir şekilde gidiyor, (elini alnına götürür)bugünbaş ağrımı gidersin diye almak zorunda ilaç gibi
STELLA:Ben sana bir tane vereyim
BLANCHE:Şimdi değil..düşünmem lazım
STELLA:Bence bir süre her şeyi oluruna bırak..
BLANCHE:Stella! Onunla aynı evde oturamam! Sen oturabilirsin çünkü seninkocan! Ama dün gece olanlardan sonra ben onunla birlikte nasılotururum? Arada sadece şu perde varken!
STELLA:Blanche dün onun en kötü halini gördün
BLANCHE:Tam tersine, onun ne olduğunu en iyi şekilde gördüm! Hayvanigücünü sergiledi! Böyle bir adamla yaşamanın tek yolu onunyatağına girmektir ki, bu senin işin benim değil.
STELLA:Biraz dinlen, bizimle oturursan hiçbir endişen olmayacak yanimasrafın olmayacak,
BLANCHE:İkimiz için de plan yapmalıyım, ikimiz için de..
STELLA:Gerçekten kurtulmak istediğim bir şey varmış gibi davranıyorsun Blanche.
BLANCHE:Hatıralarında hala Belle Reve’e yeterince yer verdiğine inanmakistiyorum, Belle Reve’i hatırlayınca, onunla ve pokerpartileriyle yaşamak sana imkansız gelecek.
STELLA:Çok fazla şey bekliyorsun
BLANCHE:Samimi olduğuna inanamıyorum
STELLA:Hayır..
BLANCHE:Nasıl olduğunu birazcık tahmin edebiliyorum, onu üniformasıylagördün, bir subay, burada değil…
STELLA:Onu gördüğüm yerin bir önemi olduğunu sanmıyorum
BLANCHE:Şimdi bana iki kişi arasında olan o gizemli elektrik filan deme,!Dersen yüzüne gülerim!
STELLA:Bu konuda başka bir şey demeyeceğim!
BLANCHE:Tamam o halde deme
STELLA:Fakat gece olunca, bir kadınla, bir erkek arasında başka her şeyiönemsiz kılan şeyler olur..
BLANCHE:Senin dediğin şey hayvani arzu! Salt arzu! Caddede bir aşağı biryukarı tıngır tıngır giden tramvay gibi!
STELLA:Sen hiç o tramvaya binmedin mi?
BLANCHE:Buraya onunla geldim, istenmediğim ve utanç duyduğum….
STELLA:Bu herkesten üstün tavırlarının burası için biraz fazlaolduğunu düşünmüyor musun?
BLANCHE:Stella ister inan, ister inanma ama hiç üstünlük filantaslamıyorum! Ben buna şöyle bakıyorum: İnsanı şeytandürttüyse, bir, iki, üç kez çıkılabilecek bir erkek olabilirama onunla birlikte yaşamak, ondan çocuk doğurmak!
STELLA:Sana söyledim onu seviyorum!
BLANCHE: Senin içinendişeleniyorum! Tirtir titriyorum!
STELLA:Endişelenmekte ısrarlıysan yapabileceğim bir şey yok!
(biran sessizlik olur)
BLANCHE:Açık konuşabilir miyim?
STELLA:Evet konuş istediğin kadar açık konuşabilirsin.
(dışarıdangeçen tren sesi duyulur, gürültü gidene kadar beklerler, ikisi deyatak odasındadırlar, tren sesi yüzünden Stanley’in içerigirdiğini ve konuşmalarını duyduğunu fark etmezler, Stanley’inelinde paketler vardır, keten takımı yağlanmıştır)
BLANCHE:Şeyy, kusura bakma ama bir kere kaba
STELLA:Evet sanırım öyle.
BLANCHE:Sanıyor musun! Nasıl yetiştirildiğimizi unutmuş olamazsınStella! Tabiatında hiç centilmenlik yok, bir parça bile! Sadecesıradan olmakla kalsaydı, sıradan ama iyi ve erdemli ama o da yok!Onda hayvani bir şey var, bunları söylediğim için benden nefretediyorsun değil mi?
STELLA:Devam et Blanche
BLANCHE:Hayvan gibi davranıyor, hayvan gibi alışkanlıkları var, hayvangibi yiyor, içiyor ve konuşuyor! Hatta hayvandan bile ilkel, maymunadam gibi! Antropoloji öğrencilerinin sınıfında gördüğünresimlerdekine benziyor! Binlerce binlerce yıl geçti ama StanleyKowalski hala taş devrinde yaşıyor! Ormanda avını öldürüp eveçiğ et getiriyor! Ve sen de onun yolunu gözlüyorsun! Belki senidövecek, belki de homurdanıp öpecek! O dönemde öpüşmeyibiliyorlarsa tabii! Gece oluyor, diğer maymun adamlar toplanıyor,hepsi onun gibi iri yarı ve homurdanıyor, sen buna poker gecesidiyorsun! Maymun adamların partisi! Kavga yine başladı. Belki bizler Tanrı’nın suretinde yaratılmış olmaktan çok uzağız. Ama o zamandan beri çok ilerleme kaydettik. Stella!Kardeşim! Müzik gibi, şiir gibi, sanat gibi yeni şeyler dünyamızıaydınlattı, insanların içine şefkat dolu hisler doldu. Bunu büyütmeliyiz, buna tutunmalıyız ve yaklaştığımız şey herneyse ona doğru karanlık yürüyüşümüzde bayrak gibi taşımalıyız.

(bir tren daha geçer, Stanley dudaklarını yalayarak tereddüt eder,sonra aniden odanın kapısına gelir, kadınlar hala onunvarlığından habersizdir, tren gidince seslenir)
STANLEY:Stella hey Stella!
STELLA( ciddi ciddi ablasını dinlemektedir): Stanley!
BLANCHE: Stella,ben..
(fakatStella kapıya gider, Stanley elinde paketlerle içeri girer)
STANLEY:Merhaba Stella, Blanche döndü mü?
STELLA:Evet döndü.
STANLEY:Hiyuuu Blanche!
STELLA:Arabanın altındaydın galiba
STANLEY:Fritz’deki kahrolası tamirciler hiçbir şey bilmiyorlar ki!
(StellaBlanche’ın gözü önünde eşine kollarını sımsıkı dolar,adam güler ve karısının başını elleriyle kavrar, başınınüstünden perdenin orada duran Blanche’a bakarak sırıtır
ışıklarkararırken, piyanonun sesi yükselir)
SAHNE5
Blanche,yatak odasında bir palmiye yaprağıyla yelpazelenirken, az önceyazdığı bir mektubu okumaktadır. Birden gülmekten katılır,Stella yatak odasında giyinmektedir.)
STELLA:Neye gülüyorsun tatlım?
BLANCHE:Kendime! Bu kadar yalancı olduğum için kendime gülüyorum! Shep’ebir mektup yazıyorum: Sevgili Shep, yaz tatilimi oraya burayaseyahat ederek geçiriyorum, kim bilir belki bir bakarsın yolumDallas’a düşer. Ne dersin? Önceden tedbirli olmak lazım..
STELLA:Hıh!
BLANCHE:(sinirli bir şekilde devam eder) Kız kardeşimin ahbaplarınınçoğu tatilde kuzeye gidiyorlar fakat bazılarının körfezdeevleri var ve eğlenceler, çaylar, partiler, kokteyller gırlagidiyor…
(üstkattan gürültüler duyulur)
STELLA:Eunice’in başı yine kocasıyla ile dertte!
EUNICE:Seni ve o sarışını biliyorum!
STEVE: Bu koca bir yalan!
EUNICE:Göz göre göre beni aldatmaya çalışma! Senin hep o batakhaneyegittiğini biliyorum
STEVE:Kim görmüş?
EUNICE:Balkonda onun peşinden gittiğini ben gördüm! Ahlak zabıtasınıçağıracağım!
STEVE:Şunu bana atma!
EUNICE:Bana vurdun, polis çağıracağım!
(adamınöfkeyle bağrışının ardından, aluminyum bir şeyin duvaraçarptığı duyulur, bağırış çağırış, devrilen mobilyasesleri ve sonra sessizlik olur)
BLANCHE:Kadını öldürdü mü?
(Euniceçılgın gibi merdivenlerden inmektedir)
STELLA:Hayır, aşağı iniyor.
EUNICE:Polis ! Polis çağıracağım!
(Kadınlarhafifçe gülerler, köşeden yeşilli, kırmızılı bowlingtişörtüyle Stanley gelir, Blanche onun gelmesiyle rahatsızolmuştur)
STANLEY:Eunice’nin nesi var?
STELLA:Kocasıyla kavga ettiler, polis çağırdı mı?
STANLEY:Yok, içki içiyor
STANLEY:Bu daha iyi
(Alnındakibir bereye pansuman yapan Steve kapıdan başını uzatır)
STEVE:Burada mı?
STANLEY:Hayır Four Deuces’te
STEVE:Eli maşalı karı! (korkarak köşeden bakar sonra cesaretinitoplayıp karısının peşine düşer)
BLANCHE:Ha, ha, ha bu mahallede duyduğum deyimleri not etmeliyim!
STANLEY:Burada daha önce duymadığın bir söz bulamazsın
BLANCHE:Emin misin?
STANLEY:Beş yüz dolara bahse girerim
BLANCHE:Bu çok yüksek bir rakam (Stanley dolabın çekmecesini açıpayakkabılarını köşeye fırlatır, çıkan her seste Blancheirkilir, sonunda sorar)
BLANCHE:Senin yıldızın ne Stanley?
STANLEY:Yıldız mı?
BLANCHE:Astrolojik yıldızın. Bahse girerim ki Koçtur, koçlar dinamik vezor insanlardır, eşyaları devirmeyi severler, askerdeyken çokpatırtı gürültü yaptığına eminim.
STELLA:Stanley Yılbaşından beş dakika sonra doğmuş
BLANCHE:Kaprikorn – oğlak!
STANLEY:Senin burcun ne?
BLANCHE:Ah, gelecek ay doğum günüm, eylülün onbeşi.
Başakburcu oluyor..
STANLEY:Başak ? Bah, şey, (bir yandan kravatını bağlarken) Shaw adındabirini tanıyor musun?
(Blanche’ınyüzü sararır, kolonya şişesini alır ve mendiline bir parçakolonya döker)
BLANCHE:Birçok kişi Shaw adında birini tanıyordur, niye sordun?
STANLEY:Şey, bu Shaw seni Laurel’den tanıdığını düşünüyor, fakatbence seni bir başkasıyla karıştırıyor çünkü o tanıdığıkişiye Flamingo otelinde rastlamış.
(Blanchemendili alnına bastırırken güler)
BLANCHE:Korkarım beni bir başkasıyla karıştırmış, Flamingo otelibenim gibi birinin bulunmak isteyeceği bir yer değil.
STANLEY:Biliyor musun?
BLANCHE:O oteli gördüm ve kokusunu duydum
STANLEY:Kokusunu bildiğine göre bayağı bir yakınına gitmiş olmalısın.
BLANCHE:Ucuz parfüm kokuyordu
STANLEY:Seninkiler pahalı mıdır?
BLANCHE:Şişesi 25 dolar! Bitmek üzere, doğum günüm geliyor aklındabulunsun! (sesi keyiflidir ama gözlerinde korku vardır)
STANLEY:Shaw seni birisiyle karıştırmış olacak, sürekli Laurel’egider, gelir o yüzden yanlış yapıp yapmadığını kontroledebilir.
(Stanleyodadan çıkarken, Blanche bayılacakmış gibi gözlerini kapatır,mendilini tekrar alnına koyacakmış gibi eli titremektedir)
(Steveve Eunice köşeden gelirler, Steve’in kolları Eunice’inomuzlarına dolanmıştır, kadın ağlamakta ve kocası onusakinleştirici sözler söylemektedir, yavaşça merdivenleriçıkmaya başlarlar)
STANLEY:Ben bowlinge gidiyorum seni de bekliyorum
BLANCHE:Öpmeden mi gidiyorsun?
STANLEY:Ablanın önünde olmaz.
(Stanleygider, Blanche sandalyeden kalkar, yüzünde bir korku, panik havasıvardır)
BLANCHE:Benim hakkımda bir şeyler duydun mu?
STELLA:Nasıl?
BLANCHE:İnsanlar sana benimle ilgili ne diyorlar?
STELLA:Ne diyecekler ki?
BLANCHE:Hakkımda dedikodu filan duydun mu?
STELLA:Yo, elbette ki, hayır niye?
BLANCHE:Hayatım Laurel’de bayağı dedikodu yapılıyor
STELLA:Senin hakkında mı?
BLANCHE:Son iki yıldır pek iyi değildim, Belle Reve parmaklarımınarasından kaymaya başladığında..
STELLA:Hepimiz bazen ..
BLANCHE:Hiçbir zaman yeterince güçlü ve kendine yeten biri olamadım,insanlar yumuşak olunca da, güçlü insanların merhametine sığınmak zorunda kalırlar, baştan çıkartıcı olmak zorundahissederler, yumuşak renklere bürünürler, bir kelebeğin kanadıgibi yumuşak ve ışıltılı, bir gecelik sığınacak yer içingeçici bir büyü yapmak zorundadırlar, bu yüzden son zamanlardaiyi değildim, oradan oraya sığınacak bir yer aradım, korunacakbir yer arıyordum Stella, çünkü dışarıda fırtına vardı, hepfırtınalıydı ve ben fırtınaya yakalanmıştım, insanlar senifark etmezler erkekler seninle sevişmeden senin varlığını bilefark etmezler ve insan birinin koruyuculuğa altına gireceksen,varlığını fark ettirmek zorunda kalır, yumuşak insanlarışıldamalı, parıltı saçmalıdır, ampullerine üzerinekağıttan fenerler asarlar fakat artık korkuyorum, çok korkuyorum,bu oyunu ne kadar sürdürebilirim bilmiyorum, yumuşak olmakyetmiyor, hem yumuşak hem de cazip olmalısın ama ben artık solmaküzereyim!
(Akşamüstü olur, Stella yatak odasına gider ve kağıt fenerli lambayıyakar, elinde bir kola vardır)
BLANCHE:Beni dinliyor muydun?
STELLA:Saçmaladığın zamanlar seni dinlemiyorum
BLANCHE:Kola benim için mi?
STELLA:Kimse için değil.
BLANCHE:Niye tatlım? Bu sadece kola mı?
STELLA:Yani içine bir damla içki mi katmak istiyorysun?
BLANCHE:Bir damlacık içki kolaya bir şeycik yapmaz tatlım. Bana eşliketmek zorunda değilsin.
STELLA:Sana eşlik etmeyi seviyorum, kendimi evde gibi hissediyorum (mutfağagider ve kola bardağına birazcık viski koyar)
BLANCHE:Bana eşlik edilmesini çok sevdiğimi itiraf etmeliyim
(Blancheyatak odasına gider, Stella elinde bardak onun peşinden gelir,birden Blanche Stella’nın boş elini yakalar ve dudaklarınabastırır, Stella bu duygusallık gösterisinden mahcup olmuştur)
BLANCHE:Bana karşı çok, çok iyisin
STELLA:Blanche
BLANCHE:Biliyorum duygusal konuşmamdan nefret ediyorsun ama tatlım sanasöylediğim şeylerden çok daha fazlasını hissediyorum, sana sözveriyorum fazla kalmayacağım..
STELLA:Blanche!
BLANCHE:Söz veriyorum fazla kalmayacağım, gerçekten kısa süre sonragideceğim, beni kapı dışarı etmesini beklemeyeceğim
STELLA:Böyle saçmalamayı keser misin?
BLANCHE:Tamam tatlım, bak şimdi bardağı nasıl köpürteceğim!
(Blanchegüler ve soda şişesini kolaya püskürtür ama eli sallanır veköpükler taşıp, blüzüna dökülür)
STELLA:Tanrı’m!
BLANCHE:Tam da güzel beyaz blüzüme!
STELLA:Ah, mendilimi kullan, kurula yavaşça…
BLANCHE:Biliyorum..yavaş..yavaş
STELLA:İz bıraktı mı?
BLANCHE:Hayır, bir damla bile iz yok, ha ha şanslıyım değil mi?
SAHNE5
İçkisindenbir yudum alan Blanche, bardağı iki elinde tutmakta ve halagülmektedir.
STELLA:Niye öyle çığlık attın?
BLANCHE:Bilmiyorum, saat yedide Mitch gelecek, sanırım onunla olanilişkimiz konusunda sinirliyim, iyi geceler öpücüğünden başkabir şey vermedim ona, bana saygı duymasını istiyorum, hemerkekler kolay elde edilen şeylerden hoşlanmazlar fakat bir yandanda çok çabuk sıkılırlar, özellikle kız otuzun üzerindeyse,onlara göre otuzun üzerindeki bir kız –argo tabiriyle- yatmayıkabul etmelidir, ama ben kabul etmeyeceğim, tabii Mitch benim gerçekyaşımı bilmiyor, ona söylemedim
STELLA:Yaşın konusunda neden bu kadar hassasın?
BLANCHE:Aldığım darbeler onurumu zedeledi, demek istediğim, Mitch benimdüzgün biri olduğumu sanıyor, beni isteyecek kadar onun gözünüboyamam lazım.
STELLA:Sen onu istiyor musun?
BLANCHE:Artık dinlenmek istiyorum, tekrar sakince nefes almak istiyorum,evet Mitch’i fena halde istiyorum, düşünsene, eğergerçekleşirse buradan giderim ve kimseye sorun olmam.
(kemerininaltında bir şişe içkiyle Stanley gelir)
STANLEY:Hey Steve! Hey Eunice! Hey Stella!
(üstkattan neşeli sesler gelir, köşeden trompet ve davul sesleriduyulmaktadır, Stella Blanche’ı öperek)
STELLA:İstediğin olacak Blanche!
BLANCHE(Şüpheyle).Olacak mı?
STELLA:Olacak! Olacak hayatım! Ama başka içki içme! (Stella kocasınıkarşılamak üzere mutfağa gider)
(Blancheelinde içki bardağı koltuğuna gömülür, Eunice kahkalarlamerdivenlerden inerken Steve de keçi gibi peşinden kovalmaktadır,Stella ve Stanley gülerek kucaklaşırlarken, Four Deuces’tengelen slow caz müziği gelmektedir)
BLANCHE:Ah, ben, ah ben, ah ben…
(gözlerikapanır ve palmiye yaprağı yelpaze elinden düşer, avuçlarıylabirkaç kez koltuğun koluna vurur, bina hafifçe aydınlanır,caddeden genç bir çocuk gelir ve zili çalar)
BLANCHE:Girin
(gençadam kadını selamlar)
BLANCHE:Nasıl yardımcı olabilirim?
GENÇ: Akşam Yıldız’ı için bağış toplamaya geldim.
BLANCHE:Yıldızların para topladığını bilmiyordum.
GENÇ: Şey, Akşam Yıldızı gazetesi demek istedim
BLANCHE:Biliyorum, şaka yaptım, bir şey içer miydin?
GENÇ: Hayır teşekkürler, görev sırasında içki içmem
BLANCHE:Ah, şey, bakalım….tek meteliğim bile yok. Ben evin hanımıdeğilim, hep duyarsın ya, fakir bir uzak akrabayım sadece.
GENÇ: Tamam daha sonra uğrarım
(Çocukgidecekken, Blanche yaklaşır, bir sigara alır)
BLANCHE:Hey! (çocuk utangaç bir tavırla döner) ateşin var mı?
GENÇ:Tabii ki…(iki odanın arasında durmaktadırlar, çocuk çakmağınıçıkartır) bazen çalışmıyor
BLANCHE: Saati saatine uymuyor ha? Ah, teşekkürler. (çocuk tam gidecekken kadın yineseslenir) Hey! Saat kaç?
GENÇ:Yediyi çeyrek geçiyor Madam.
BLANCHE:O kadar olmuş mu? New Orleans’ın uzun, yağmurlu öğledensonralarını sevmez misin? Zaman zaman değil de, sanki avuçlarınadüşen sonsuzluk damlalarıdır ve onunla ne yapacağını kimbilebilir? (çocuğun omuzlarına dokunur) yağmurda ıslanmadın mı?
GENÇ:Hayır madam içerideydim
BLANCHE:Büfede mi? Ve bir gazoz içtin?
GENÇ:Yo..
BLANCHE:Sıcak çikolata?
GENÇ:Hayır madam vişne.
BLANCHE:Vişne!
GENÇ: Vişneli gazoz
BLANCHE:Ağzım sulandı. (gencin yanağına dokunur ve sonra sandığınyanına gider)
GENÇ:Gitsem iyi olacak
BLANCHE:(onu durdurur) Delikanlı! (sandıktan bir kaşkol çıkartıp,çocuğun boynuna sarar, dışarıdan piyano sesi gelmektedir, çocukyutkunur ve istekle kapıya doğru bakar)
Delikanlı,delikanlı! Sana kimse Arabistan Geceleri filmindeki prensebenzediğini söyledi mi?
(gençutangaç bir çocuk gibi güler, rahatsız olmuştur Blanche yumuşakbir sesle konuşmaktadır) Evet benziyorsun tatlım, gel buraya, seniöpmek istiyorum, bir kez, tatlı ve yumuşak bir şekildedudaklarından! (cevabı beklemeden çocuğu dudağından öper)Şimdi koş git, çabuk ol, seni bırakmazdım ama uslu olmalıyımve çocuklardan uzak durmalıyım.
(Çocukbir an kadına bakar, Blanche ona kapıyı açar ve çocukmerdivenlerden inerken bir öpücük gönderir, genç gözdenkaybolduktan sonra da Blanche hülyalı bakışlarla oradadurmaktadır, köşeden elinde bir buket kırmızı gülle Mitchçıkagelir)
BLANCHE:Aman da kim geliyormuş! Önce reveransınızı alayım sonra buketi,ah, mersiiiii
(Mitchonu selamlar, Blanche da reverans yapar)
SAHNE6
Aynıakşam saat gecenin ikisi, binanın dış duvarı gözüküyor,Blanche ve Mitch içeri girerler, Blanche’ın sesinde vedavranışlarında ancak sinir hastası bir insanın anlayabileceğibir şey vardır, Mitch sakin ama kederlidir, büyük ihtimallePontchartrain gölü yakınındaki lunaparka gitmişlerdir çünküMitch’in elinde bir şeyler oynayıp kazandığı Mae West’inalçı bir heykelciği vardır, Blanche merdivenlerde soluk soluğadurur.)
BLANCHE:Şeyy…
MITCH:Sanırım oldukça geç oldu ve epey yoruldun
BLANCHE:Mısır satıcısı bile evine gitmiş, eve nasıl gideceksin?
MITCH:Bourbon’a kadar yürüyüp oradan tramvaya bineceğim
BLANCHE:Arzu tramvayı bu saatte de çalışıyor mu?
MITCH:Galiba bu akşam fazla eğlenmedin
BLANCHE:Senin keyfini kaçırdım
MITCH:Hayır, öyle değil, fakat seni yeterince eğlendiremediğimidüşündüm
BLANCHE:Sadece çok fazla çoşmadım, hepsi bu, neşeli olmak için bu kadarçok gayret ettiğimi hatırlamıyorum, denediğim için on puanaldım..
MITCH:İçinden gelmiyorsa niye kendini zorladın Blanche?
BLANCHE:Sadece tabiat kanunlarına uyuyordum
MITCH:Hangi kanunmuş o?
BLANCHE:Hanımefendinin beyefendiyi eğlendirmesi kanunu, anahtarımıgörebiliyor musun, yorgunken parmaklarım sakarlaşıyor…
MITCH:Bu mu?
BLANCHE:Hayır tatlım, o kısa süre sonra toplayacağım valizimin anahtarı
MITCH:Yani kısa süre sonra gidecek misin?
BLANCHE:Çok bile kaldım
MITCH:Öyle mi?
BLANCHE:Buldum! Tatlım ben son kez gökyüzüne bakarken sen kapıyıaçıver, Ülker takım yıldızına’e bakıyorum, Yedi Kızkardeş,ama bu gece kızlar yok galiba, ah! İşte oradalar, Tanrı onlarıkorusun, hep birlikte briç oynamış, evlerine gidiyorlar, a,kapıyı açtın mı, cici çocuk! Sanırım artık gitmen gerekiyor…
MITCH:Şey, iyi geceler öpücüğü alabilir miyim?
BLANCHE:İstiyorsan neden hep izin istiyorsun?
MITCH:Beni isteyip istemediğini bilemiyorum
BLANCHE:Neden tereddüttesin?
MITCH:O akşam gölün yanında park edip, seni öptüğümde….
BLANCHE:Tatlım, itiraz ettiğim öpücük değildi ki, öpücüğü çoksevdim, itiraz ettiğim diğer küçük samimi durumlardı, senifazla cesaretlendirmek istemedim, beni arzuladığın için gururumokşandı ama benim kadar iyi biliyorsun, bu dünyada yapayalnız birkız duygularını kontrol etmeli yoksa heba olur.
MITCH:
Heba mı?
BLANCHE:Sanırım sen heba olan kızlara alışıksın, bu kızlar daha ilkgecede kaybederler
MITCH:Seni olduğun gibi seviyorum Blanche, çünkü bu güne kadar hiçsenin gibi biriyle tanışmadım, (Blanche birden gülmeye başlar)
MITCH:Bana mı gülüyorsun?
BLANCHE:Hayır tatlım, evin hanımı ve beyi henüz dönmemişler, gel birazsohbet edelim, ışıklar sönük kalsın mı?
MITCH:Nasıl istersen..
(Blanche,Mitch’i mutfağa getirir, kendisi öteki odada kalır, içerisiloştur)
BLANCHE:Diğer oda daha rahat, oraya git, karanlıktaki bu gürültü benimlikör aramamdan çıkıyor.
MITCH:İçki mi istiyorsun?
BLANCHE:Senin içmeni istiyorum, tüm akşam boyunca gergin ve ciddiydin, bende öyle, ikimiz de ciddi ve gergindik, bu yüzden birliktegeçireceğimiz son anlarımızda biraz yaşama sevinci yaratmakistiyorum, mumları da yakalım…
MITCH:Çok iyi
BLANCHE:Bu akşam çok bohem takılacağız, Paris’teki sanatçıkafelerinden birinde oturduğumuzu farzedeceğiz, ben Kamelyalıkadınım, sen de Armand’sın! Anladın mı?
MITCH:Hayır,
BLANCHE:Voules-vous coucher avec moi ce soir? Vous ne comprenez pas? (Benimleyatmak ister misin, anlamıyor musun?)Ah, kahretsin çok hoş…birazlikör buldum, ikimize yetecek kadar.
MITCH:İyi
(Blancheelinde içki ve mumla gelir)
BLANCHE:Otursana niye ceketini çıkartıp, kravatını gevşetmiyorsun?
MITCH:Böyle kalsın daha iyi
BLANCHE:Hayır rahat olmanı istiyorum
MITCH:Çok terlediğim için utanıyorum, gömleğim yapış yapış oldu
BLANCHE:Terlemek sağlıktır, terlemesek beş dakika içinde ölürdük,(ceketini alır) ne hoş bir ceket, kumaşı ne?
MITCH:Alpaga diyorlar
BLANCHE:Oh,
MITCH:Çok hafif bir alpaga ama,
BLANCHE:Hafif alpaga ha?
MITCH:Yazın bile başka şey giymeyi sevmiyorum çünkü terliyorum
BLANCHE:Oh?
MITCH:Hem üzerime yapışmıyor, benim gibi yapılı birisi giysisinedikkat etmeli yoksa çok hantal görünebilir.
BLANCHE:Çok şişman değilsin
MITCH:Öyle mi sence?
BLANCHE:Narin biri değilsin, sağlam kemikli ve etkileyici bir yapın var
MITCH:Teşekkürler, geçen Noel’de beni atletik klübüne üye yaptılar
BLANCHE:Oh, iyi
MITCH:Bu aldığım en güzel hediyeydi, orada ağırlık çalışır veyüzerim ve zinde kalırım, ilk başladığımda göbeğim vardıama şimdi karnım öyle kaslı ki, kimse yumruk atamaz, at bak,yumruk at,,
(Blanchehafifçe onu yumruklar)
BLANCHE:Aman Tanrı’m (elini adamın göğsüne koyar)
MITCH:Tahmin et kaç kiloyum?
BLANCHE:80 veya 100?
MITCH:Çık, çık
BLANCHE:Şey, uzun boylusun ve hantal gözükmeden bayağı kiloluolabilirsin,
MITCH:121 kiloyum, boyum da 1.83, hem de ayakkabısız..
BLANCHE:Oh, Tanrım, hayret verici!
MITCH(utanmıştır): Kilom konuşacak ilginç bir konu değil, sen kaçkilosun?
BLANCHE:Ben mi?
MITCH:Evet
BLANCHE:Tahmin et
MITCH:Dur da seni bir kaldırayım Blanche
BLANCHE:Kaldır bakalım Samson!
(Mitchgelir ve Blanche’ı belinden tutarak havaya kaldırır)
BLANCHE:Eeee?
MITCH:Kuş kadar hafifsin
BLANCHE:Hahahaha, (Mitch onu yere indirir fakat elleri hala belindedir) Benibırakabilirsin
MITCH:Huh?
BLANCHE:Dedim ki, beni bırakabilirsiniz efendim
(Mitchbeceriksizce onu kucaklamaya çalışır)
BLANCHE:Bak Mitch, Stella ve Stanley evde yoklar diye, centilmenliğibırakmak zorunda değilsin.
MITCH:İleri gittiğimde bana bir tokat at
BLANCHE:Buna gerek yok, sen zaten bir centilmensin, dünyada senin gibilerdentek tük kaldı, benim kız kurusu, acımasız bir öğretmenolduğumu düşünmeni istemiyorum sadece…
MITCH:Huh?
BLANCHE:Sadece biraz eski kafalıyımdır
MITCH:Stella ve Stanley bu gece nereye gittiler?
BLANCHE:Üst kattaki komşuyla birlikte gittiler
MITCH:Nereye gittiler?
BLANCHE:Galiba sinemaya gideceklerdi, bir galaya
MITCH:Bir akşam hep birlikte gidelim
BLANCHE:Hayır bu pek güzel bir fikir değil
MITCH:Neden olmasın?
BLANCHE:Stanley’le eski dost musunuz?
MITCH:Evet
BLANCHE:Sanırım sana karşı açıktır
MITCH:Kesinlikle
BLANCHE:Sana benden söz etti mi?
MITCH:Oh, pek değil
BLANCHE:Cevabından söz etmiş gibime geldi
MITCH:Hayır çok bir şey söylemedi
BLANCHE:Ne dedi? Onun bana karşı davranışlarına ne derdin?
MITCH:Neden soruyorsun?
BLANCHE:Şeyy…
MITCH:Onunla iyi geçinemiyor musunuz?
BLANCHE:Sence?
MITCH:Seni anladığını sanmıyorum
BLANCHE:Kibarca böyle söylenirdi, eğer Stella bebek beklemeseydi, onakatlanmazdım.
MITCH:Sana karşı iyi davranmıyor mu?
BLANCHE:Son derece kaba, beni incitmek için çaba gösteriyor
MITCH:Nasıl?
BLANCHE:Mümkün olan her şekilde
MITCH:Bunu duyduğuma şaşırdım
BLANCHE:Sahi mi?
MITCH:Şey, herhangi birisinin sana karşı kaba davranacağınıdüşünemiyorum
BLANCHE:Bu gerçekten ürkütücü bir durum, gördüğün gibi bu evde hiçmahremiyet yok, iki oda arasında sadece geceleyin çekilen şuperdeler var, odanın içinde iç çamaşırlarıyla dolaşıyor vebanyo kapısını kapatmasını rica etmek zorunda kalıyorum, bu türbayağılıklar gereksiz, belki neden taşınmadığımı merakediyorsundur sana dobra dobra anlatayım, bir öğretmen maaşıinsanın masraflarına anca yetiyor, geçen yıl tek kuruş bilebiriktiremedim ve bu yüzden kız kardeşimin kocasına katlanmakzorundayım ve o da bana katlanmak zorunda, görünüyor ki bunu hiçistemiyor, benden ne kadar nefret ettiğini sana söylemiş olmalı
MITCH:Senden nefret ettiğini sanmıyorum
BLANCHE:Ediyor etmese neden bana hakaret etsin? Onu ilk gördüğüm an buadam benim azrailim olacak, beni yok edecek diye aklımdangeçirmiştim.
MITCH:Blanche?
BLANCHE:Evet tatlım?
MITCH:Sana bir şey sorabilir miyim?
BLANCHE:Tabii
MITCH:Kaç yaşındasın (Blanche biraz rahatsız olur)
BLANCHE:Neden sordun?
MITCH:Anneme senin ne kadar tatlı olduğunu ve seni beğendiğimianlattım, bana senin kaç yaşında olduğunu sordu vesöyleyemedim..
BLANCHE:Gerçekten mi?
MITCH:Öyle olduğunu biliyorsun
BLANCHE:Annen neden yaşımı merak ediyor?
MITCH:Annem hasta
BLANCHE:Üzüldüm, durumu kötü mü?
MITCH:Fazla ömrü kalmadı belki birkaç ay
BLANCHE:Oh!
MITCH:Yuva kurmadığım için üzülüyor
BLANCHE:Oh!
MITCH:Gitmeden benim bir yuva kurmamı istiyor (Mitch’in sesi düşer,boğazını temizler, elleriyle sinirli sinirli ceplerine sokupçıkartır)
BLANCHE:Onu çok seviyorsun değil mi?
MITCH:Evet
BLANCHE:Birisine bağlanma kapasiten çok yüksek diye düşünüyorum, ogidince çok yalnız hissedeceksin, değil mi? Bunun ne demekolduğunu biliyorum
MITCH:Yalnız kalmayı mı?
BLANCHE:Ben de birini sevmiştim ama sevdiğimi kaybettim
MITCH:Öldü mü? Bir erkek mi?
BLANCHE:Sadece bir oğlan çocuktu, ben çok gençtim, onaltı yaşındaykenaşkı keşfettim, her şey birdenbire olmuştu, sanki gölgelerledolu bir şeyin üzerine aniden ışıkları yakmak gibiydi, öyleçarpıldım, fakat çok talihsizmişim, her şey bir aldatmacaymış,onda bir erkekte olmayan başka türlü bir yumuşaklık, birrahatsızlık, bir incelik vardı, görünüşü hiç kadınsıolmamasına rağmen, öyleymiş. Meğerse benden yardım istiyormuş, bunu anlayamadım, evliliğimiz bitene dek hiçbir şey anlamadım,tek bildiğim gizemli bir şekilde onun ümitlerini boşa çıkardığımve ona istediği yardımı veremediğimdi, bir bataklığa batmıştıve bana sarılıyordu ama onu çekip çıkartacağıma, onunlabirlikte batıyordum! Onu çok seviyordum ama ne ona, ne de kendimefaydam dokunmuyordu, sonunda her şeyi anladım, aniden odaya daldım,odanın boş olduğunu sanıyordum ama boş değilmiş, içeride ikikişi vardı, evlendiğim çocuk ve ondan büyük olan bir arkadaşı….
(busırada tren lokomotifinin gürültüsü duyulur, kadın ellerinikulaklarına kapatır, lokomotifin ışıkları sanki geçmişiaydınlatmaktadır, gürültü hafifleyince anlatmaya devam eder)
Sonrasanki hiçbir şey olmamış gibi davrandık, hatta üçümüzbirlikte Moon Lake Casino’ya gittik, yol boyunca gülüyor,içiyorduk. Dans ettik, dansın tam ortasında, birdenbire evlendiğimçocuk koşarak dışarı çıktı, gitti, birkaç saniye sonra birsilah sesi duyduk. Koştum, koştum! Gölün kıyısına kadarkoştum! Kalabalıktan daha ileriye gidemiyordum, sonra birisi kolumututtu ve “gitme, geri dön, görmek istemezsin!” dedi. Neyigörmek istemem! Sonra sesler duydum: Allan! Allan! Çocuk namluyuağzına sokmuş ve tetiği çekmiş! Beyni parçalanmış!
(Blanchesarsılır ve elleriyle yüzünü kapatır)
Ondansonra dünyamı aydınlatan ışık söndü ve o günden sonra hepşu mum alevi kadar bir ışıkla kaldım.
(Mitchsarsak bir şekilde ona doğru gelir, yavaşça kadını kollarınaalır)
MITCH:Birine ihtiyacın var, benim de birine ihtiyacım var, bu sen ve benolabilir mi Blanche?
(Kadın bir an ona boşboş bakar, sonra hafif bir çığlıklakucağına sokulur, hıçkırarak konuşmaya çabalar ama konuşamaz,Mitch onu önce alnından, sonra gözlerinden son olarakdudaklarından öper, polka müziği susar, Blanche gözyaşlarınaboğulur)
BLANCHE:Bazen Tanrı çabucak imdada koşuyor!
SAHNE7
(Eylülortaları, öğleden sonrası, perdeler açılmış ve masanınüzerinde doğum günü için pastalar, çiçekler var, Stella sonhazırlıkları tamamlarken, Stanley gelir)
STANLEY:Tüm bunlar da ne için?
STELLA:Tatlım bugün Blanche’ın doğum günü
STANLEY:O evde mi?
STELLA:Banyoda
STANLEY(taklit ederek): Çamaşır mı yıkıyor?
STELLA:Sanırım
STANLEY:Ne zamandan beri orada?
STELLA:Öğleden beri
STANLEY:Sıcak küvetin içinde mi?
STELLA:Evet
STANLEY:Sıcaklık 40 derece ve o sıcak küvette banyo yapıyor!
STELLA:Akşam için sinirlerini yatıştırıyormuş
STANLEY:Ve sanırım sen de bir koşu gidip ona kola alacaksın!Majestelerine küvette servis yapacaksın! Bir dakika otur şuraya
STELLA:Stanley yapacak işlerim var
STANLEY:Otur, ablan hakkında acayip haberlerim var
STELLA:Stanley onunla uğraşmasana
STANLEY:Öyle kızlara biz ‘yollu’ deriz.
STELLA:Geçen gün onu alabildiğine iğneledin Stanley, Blanche hassas birkızdır, şunu bilmelisin ablam ve ben seninkinden çok farklıkoşullarda yetiştirildik.
STANLEY:Bunu kaç kere, kaç kere duydum! Buraya çuval dolusu yalanlageldiğini biliyor muydun?
STELLA:Hayır! Ve ben
STANLEY:Yaa, bilmiyorsun ama öyle ve artık ipliği pazara çıktı! Herşeyi öğrendim!
STELLA:Neler öğrendin?
STANLEY:Zaten şüphelendiğim şeyler! Ama şimdi gayet güvenilirkaynaklardan kontrol ettirdim, ispatladım!
(Blanchebanyoda şarkı söylemektedir)
STELLA:Alçak sesle konuş!
STANLEY:Hıh! Bülbül şakıyor!
STELLA:Şimdi lütfen ablam hakkında ne öğrendin söyler misin?
STANLEY:Bir numaralı yalan: Namus kumkuması gibi davranıyor, Mitch’i dekandırmış, onun kimseyle öpüşmediğini sanıyor! Ama ablanBlanche sütten çıkma ak kaşık değil! Hahaha!
STELLA:Kimden neler işittin?
STANLEY:Bizim fabrikanın malzemecisi yıllardır Laurel’e gider,gelir ve onun hakkında her şeyi biliyor, Laurel’deki herkes onugayet iyi tanıyormuş! Laurel’de Amerikan başkanı kadarmeşhurmuş! Ama onun kadar saygı görmüyormuş! Bizim adamFlamingo diye bir otel biliyor.
STELLA:Flamingo’ya ne olmuş?
STANLEY:Ablan orada da kalmış
STELLA:Ablam Belle Reve’de oturuyordu
STANLEY:Bu Belle Reve ellerinden kayıp gittikten sonra olmuş, kimseninkimsenin özel hayatına karşımadığı ikinci sınıf bir otel!Otel müdürü bile Blanche’dan etkilenmiş öyle etkilenmiş ki,odasının anahtarını bir daha almamak üzere iade etmesiniistemişler! Bu oraya gittikten birkaç hafta sonra olmuş
STELLA:Ne aşağılık yalanlar!
STANLEY:Tabii ki üzüldün, seni de Mitch gibi kandırmış!
STELLA:Tamamen düzmece! Tek kelimesi bile doğru değil! Erkek olsaydım vebu adam benim karşımda bu yalanları söylemek cesaretinigösterseydi..
STANLEY:Tatlım, bunların doğruluğunu kontrol ettiğimi söyledim sana.Bitirene kadar bekle. Blanche’ın başına gelen şey şu ki, dahafazla Laurel’de kalamamış, onunla bir, iki kez çıkan herkesterk etmiş, o heriften ötekine gitmiş, fakat küçük bir kasabadaartık adı çıkmış ve geçen yıl tamamen kovulmuş, belediyebaşkanının onu resmen kovduğunu biliyor muydun! Şehrin dışındakiaskeri kampta bile ünlü! İşte bu yüzden yüzüne o sahte asaletmaskesini takıp bu yaz buraya geldi!
Neyse,özel ve seçkin bir kız olduğunu yeterince anladık, gelelim ikinumaralı yalanına!
STELLA:Tek kelime bile duymak istemiyorum!
STANLEY:Bir daha öğretmenlik yapamayacak! Hatta bahse girerim ki, bir dahaLaurel’e dönemez! Sinirleri bozuk olduğu için istifa filanetmemiş! Daha okul kapanmadan onu kovmuşlar! Sebebini sanasöyleyeceğim için iğreniyorum ama on yedi yaşında bir çocuklailişki kurmuş!
STELLA:Bunlar beni hasta ediyor!
STANLEY:Çocuğun babasının kulağına gitmiş ve adam okul müdürüneçıkmış, onu müdürün odasına çağırdıkları zaman oradaolmak isterdim! Ama oldukça kibar davranmışlar, ve başka biryere gitmesinin iyi olacağını söylemişler.
(Banyokapısı açılır ve Blanche başında havluyla kafasını uzatır)
BLANCHE:Stella!
STELLA:Evet tatlım?
BLANCHE:Bana bir başka havlu getirebilir misin? Bu ıslandı.
STELLA:Tabii
(Stellaablasına bir havlu daha getirir)
BLANCHE:Ne oldu canım?
STELLA:Neden?
BLANCHE:Yüzün gözün değişmiş!
STELLA:Yorgunluktandır
BLANCHE:Neden benden sonra sen de banyo yapmıyorsun?
STANLEY(bağırarak):Daha çok sürecek mi?
BLANCHE:Az kaldı, biraz sabret!
STANLEY:Ben sabrederim de, böbreklerim sabredemeyebilir!
(Blanchekapıyı kapatır, Stanley ters ters güler, Stella yavşça mutfağadöner)
STANLEY:Eee, ne diyorsun?
STELLA:Tüm bu hikayelere inanmıyorum ve bunları anlattığı için seninşu levazımatçı adamın adi biri olduğunu düşünüyorum,söylediği şeylerin bir kısmı gerçek olabilir, ablamla ilgilitasvip etmediğim şeyler var evde de üzüntülere sebep oldu, o herzaman biraz havaidir.
STANLEY:Havai mi! Bu söz onun için çok hafif kalır.
STELLA:Gençken, çok gençken tüm hayallerini yıkan bir şey yaşadı!
STANLEY:Ne yaşamış?
STELLA:Çok gençken şiirler yazan bir gençle evlendi, görünüşü sonderece güzeldi, Blanche onu sevmekle kalmıyor, adeta tapıyordu.Ona hayrandı, insan üstü bir varlık gibi görüyordu onu. Fakatsonra çocuğun şey olduğunu anladı..
STANLEY:Ne?
STELLA:Bu güzel ve yetenekli çocuk dejenere biriymiş, senin adam bukonuda bilgi vermedi mi?
STANLEY:Onunla en son olanlardan konuştuk, senin anlattığın çok uzunzaman önceki şeyler
STELLA:Evet bayağı uzun zaman önceydi
(Stanleygelip karısının omuzlarından nazikçe tutar, kadın geri çekilirve pastanın üzerine pembe mumlar koymaya başlar)
STANLEY:Kaç mum koyacaksın?
STELLA:Yirmi beşte duracağım
STANLEY:Kimse davetli mi?
STELLA:Mitch’i pasta ve dondurma için davet ettik
(Stanleybiraz huzursuz olmuş görünür, az önce içtiği ile bir sigaradaha yakar)
STANLEY:Bu akşam Mitch’in geleceğini sanmıyorum
STELLA:Neden?
STANLEY:Mitch benim arkadaşım, askerdeyken aynı bölükteydik, aynıfabrikada çalıştık ve şimdi aynı bovling takımındayız, eğerşey olsa yüzüne bakabilir miyim sanıyorsun?
STELLA:Stanley Kowalski sen ne dedin?
STANLEY:Kahretsin doğru bildin ona anlattım! Tüm bunları bildiğim haldeen iyi arkadaşımın tuzağa düşmesine seyirci kalsaydım ömürboyu vicdan azabı çekerdim.
STELLA:Mitch Blanche’i bıraktı mı?
STANLEY:Şaşar mıydın?
STELLA:Mitch Blanche’ı bıraktı mı diye sordum
STANLEY:Hayır, sadece Mitch’in akıllandığını düşünüyorum
STELLA:Stanley, ablam Mitch’le evlenmeyi düşünüyor, ben de öyleumuyorum…
STANLEY:Şeyy, belki evlenecekti ama artık evlenmeyecek, Mitch köpek balığıdolu bir havuza atlayacak değil! Ah! Blanche! Blanche! Banyomukullanabilir miyim?
BLANCHE:Tabii ki, hemen efendim, bir saniye bekler misinizi kurulanıyorum
STANLEY:Bir saat beklediğime göre bir saniye daha bekleyebilirim
STELLA:Üstelik işini de kaybetti, ne yapacak!
STANLEY:Salı gününden itibaren buradan gidecek. Anladın mı? İşisağlama almak için biletini bile aldım. Otobüs bileti!
STELLA:Bir kere Blanche otobüsle gitmeyecek.
STANLEY:Otobüsle gidecek ve çok memnun kalacak.
STELLA:Hayır gitmeyecek, gitmeyecek Stanley!
STANLEY:Salı günü gidecek!
STELLA:Ne yapacak? Neye yapacak?
STANLEY:Ne yapacağı belli.
STELLA:Ne demek istiyorsun?
(BanyodaBlanche şarkı söylemektedir)
STANLEY:Hey! Muhabbet kuşu! BANYOdan çık, yeterince açık mı?
(banyokapısı açılır, Blanche neşeyle gülerek gelir ama Stanleyyanından geçerken gözlerinde korkuya kapıldığı görülür,neredeyse panik içindedir, Stanley ona bakmaz ama kapıyı çarparakkapatır, Blanche saç fırçasını alır)
BLANCHE:Ah, uzun, sıcacık banyomdan sonra nasıl ferahladım, kendimi çokiyi, dinlenmiş hissediyorum
STELLA(mutfaktan üzgün ve şüpheyle dolu seslenir) Öyle mi Blanche?
BLANCHE(saçlarınıtararken): Evet çok canlandım, sıcak banyo ve soğuk bir içkibeni adeta yeniden canlandırıyor (perdenin orada Stella’ya bakar,saçını taramayı bırakır)Bir şey olmuş, ne oldu?
STELLA:Yoo, Blanche hiçbir şey olmadı, neden?
BLANCHE:Yalan söylüyorsun, bir şey oldu!
(Korkuylamasayı hazırlamakla meşgul numarası yapan Stella’ya bakar)
SAHNE8
(Aradanbir saat geçmiştir, üç kişi sönük bir doğum günü partisikutlamaktadırlar. Stanley somurtuk, Stella üzgün ve utanmıştır,Blanche ise gergindir ve yüzünde sahte bir gülümseme vardır,masadaki dördüncü sandalye boştur. )
BLANCHE:Bize bir fıkra anlatsana Stanley, hepimizi güldürecek bir şeyanlat, bilmiyorum neden herkes pek ciddi, erkek arkadaşım beni ektiği için mi böyle? Bu hayatımda ilk kez oluyor, ha, ha, ha,haydi bir fıkra anlat Stanley
STANLEY:Benim hikayelerimi sevdiğini bilmiyordum Blanche
BLANCHE:Komik ama uygunsuz olmazlarsa seviyorum
STANLEY:Senin zevkine uygun bir şey bilmiyorum
BLANCHE:O halde ben bir tane anlatayım
STELLA:Evet Blanche sen pek çok fıkra bilirsin
BLANCHE:Bakayım…repertuvarımı yoklamam lazım, ah, evet papağanfıkralarını çok severim, bu bir kız kurusuyla, papağan hakkındabir fıkra. Kız kurusunun birinin ağzı bay Kowalski’den biledaha bozuk bir papağanı varmış,
STANLEY:Hıh?
BLANCHE:Papağanı susturmanın tek yolu kafesini örtmekmiş, böylece geceoldu sanıp uyuyormuş, bir sabah kız kurusu tam kafesin örtüsünüaçtığında, papazın ziyarete geldiğini görmüş ve tekrarkafesin üzerini örtmüş. Papağan sesini kesmiş fakat kız tampapaza kahvesine kaç şeker istediğini sorarken, papağan atılmış.“Kahretsin bu ne kadar kısa bir gündü böyle!”
(Blanchebaşını arkaya atarak güler, Stella da eğlenmiş gibi gözükmekiçin büyük çaba gösterir, Stanley hikayeyle pek ilgilenmemiştir,elleriyle yediği pirzoladan kalan kısmını almak üzere çatalınıuzatır. )
BLANCHE:Bay Kowalski fıkrayı pek beğenmedi galiba.
STELLA:Bay Kowalski domuz gibi davranmaktan başka şey düşünecek haldedeğil!
STANLEY:Bu doğru bebeğim
STELLA:Suratın ve ellerin iğrenç, yağ içinde! Gidip elini, yüzünüyıka ve masayı temizlememe yardım et.
(Stanleybir tabağı yere fırlatır)
STANLEY:İşte masayı temizliyorum! (kadının kolunu yakalar) Benimle buşekilde konuşma! “domuz! Polak! Yağlı! Kaba! İğrenç! Bu sözler hep senin ve ablanın diline dolandı! Kendinizi nesanıyorsunuz? İki kraliçe mi? Huey Long ne demiş hatırlatırım:“Her erkek bir kraldır” ve ben de bu evin kralıyım, bunuunutma! (yere bir fincan ve fincan altlığı fırlatır) Ben önümütemizledim, seninkini de temizlememi ister misin?
(Stellaağlamaya başlar, Stanley verandaya çıkıp, sigara yakar, zencimüzisyenlerin şarkısı duyulmaktadır)
BLANCHE:Stella ben banyodayken ne oldu? Sana ne söyledi?
STELLA:Hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey!
BLANCHE:Bence Mitch ve benim hakkımda bir şeyler söyledi, Mitch’in nedengelmediğini biliyorsun ama söylemiyorsun! Ona telefon edeceğim!
STELLA:Ben olsam etmezdim Blanche
BLANCHE:Ben edeceğim, onu arayacağım.
STELLA:Keşke aramasan Blanche
BLANCHE:Birisinin bir açıklama yapması lazım
(Blancheyatak odasına giderken, Stella verandaya gider ve suçlayıcı birifadeyle kocasına bakar, adam homurdanır ve ona arkasını döner)
STELLA:Umarım yaptığını beğenmişsindir! Hayatımda hiç bu kadarlokmalar boğazıma dizilmemişti! Ablamın yüzüne ve o boşsandalyeye baktıkça! (Sessizce ağlar)
BLANCHE:Alo? Bay Mitchell lütfen? Ah?...o halde numaramı bırakayım, çokönemli evet çok önemli 9047 …teşekkürler.
(Blanchetelefonun yanında korkmuş ve tükenmiş bir şekilde durmaktadır,Stanley karısının yanına gider ve ona sarılır.)
STANLEY:Stella, ablan gittikten ve bebek doğduktan sonra her şey yolunagirecek, seninle aramızdaki her şey yine eskisi gibi olacak,birlikte geçirdiğimiz geceleri hatırlıyor musun? İstediğimizkadar ses çıkartabileceğiz ve perdenin arkasında bizi duyacak birkız kardeş olmayacak!
STELLA:Haydi içeri girelim.
(Stellamutfağa döner ve beyaz kremalı pastanın mumlarını yakmayabaşlar)
Blanche!Blanche!
BLANCHE:Geldim, ah! Ne güzel minik mumlar! Onları yakma Stella
STELLA:Tabii ki yakacağım
BLANCHE:Bebeğinin yaş gününe saklarsın, umarım hayatında hep kandilleryanar ve gözleri şu beyaz pastanın üzerindeki mumların maviışığı gibi olur.
STANLEY:Aman ne şairane!
BLANCHE:Onu çağırmamalıydım
STELLA:Bir çok şey olmuş olabilir
BLANCHE:Bunun özrü olamaz Stella, hakaretlere katlanamam, kabul edemem.
STANLEY:Banyodan gelen buharla burası çok sıcak oldu
BLANCHE:Bunun için üç kere özür diledim, sıcak banyoyu sinirlerimyüzünden yapıyorum, buna hidro-terapi diyorlar, senin gibisağlıklı, sinirlerini aldırmış bir Polak elbette sinir bozulmasınıbilmez.
STANLEY:Ben bir ‘Polak’ değilim, Polonyalıyım, Polonyalı. Üstelikyüzde yüz Amerika’lıyım, dünyanın en büyük ülkesindedoğdum ve büyüdüm ve bununla gurur duyuyorum o yüzden bir dahabana Polak deme!
(telefonçalar, Blanche umutla ayağa kalkar)
BLANCHE:Ah, eminim banadır!
STANLEY:O kadar emin olma! Otur yerinde(Stanley acele etmeden telefona gider)Alo? Merhaba Mac..
(Stanleysırtını duvara dayar ve iğneli bir tavırla Blanche’a bakar,kadın korkarak sandalyesine gömülür, Stella gelir ve eliniablasının omzuna koyar)
BLANCHE:Of, çek ellerini Stella, neyin var? Neden bana öyle acıyarakbakıyorsun?
STANLEY(bağırarak)SESSİZ OLUN! Burada gürültücü bir kadın var da! Devam et Mac,Riley’lerde mi? Orada bovling oynamak istemiyorum, geçen haftabiraz sorun yaşadım orada, takımın kaptanı benim değil mi?Tamam o halde Riley’de oynamıyoruz, West Side veya Galal’agidiyoruz tamam Mac, görüşürüz.
(Stanleytelefonu kapatır ve masaya döner, Blanche kendini kontrol etmeyeçalışmaktadır, bardağından su içer, Stanley kadına bakmadanelini cebine atar ve sakin ve sahte bir dostlukla konuşmaya başlar)
STANLEY:Blanche kardeş, senin için küçük bir doğum günü hediyesialdım
BLANCHE:Ah! Sahi mi? Hiç beklemiyordum! Stella’nın doğum günümü niyekutladığını bile bilmiyorum, ben daha çok unutmak istiyordum,insan 27 yaşına basınca, doğum günlerini unutmayı tercihediyor!
(Stanleykadına küçük bir zarf uzatır)
BLANCHE:Nedir bu? Bana mı?
STANLEY:Evet umarım beğenirsin.
BLANCHE:Ne? Ne? Bu bir…
STANLEY:Bilet! Laurel’e otobüs bileti! Salı gününe!
(Stellaayağa kalkar ve afallayarak arkasını döner, Blanche gülümsemeye,sonra gülmeye çalışır ama ikisinden de vazgeçip, odasınakoşar, oradan da banyoya gider, öksürük sesleri duyulmaktadır)
STELLA:Bunu yapmak zorunda mıydın?
STANLEY:Onun yaptıklarını unutma
STELLA:Onun kadar yalnız birine bu kadar zalim olamazsın
STANLEY:Aman ne hoş biri
STELLA:Öyledir, öyleydi. Sen Blanche’ın gençkızlığınıbilmiyorsun, kimse, hiç kimse onun kadar şefkatli ve güvenilirolamazdı ama senin gibi insanlar ona kötü davranıp, değişmeyezorladınız.
(Stanleyyatak odasına gider, parlak ipek bowling tişörtünü giyer, karısıonun peşinden gelir)
STELLA:Bovlinge mi gideceğini sanıyorsun?
STANLEY:Elbette
STELLA:Bovlinge gitmiyorsun, neden ona bunu yaptın? Neden ona bunu yaptın?
STANLEY:Ben kimseye bir şey yapmadım, bırak tişörtümü, yırtacaksın
STELLA:Bilmek istiyorum neden?
STANLEY:Seninle ilk karşılaştığımızda benim kaba olduğumudüşünmüştün, ne kadar haklıydın bebeğim, pisliğin tekiydim,kabaydım! Bana sütunlu evinizin resimlerini göstermiştin ve benseni o sütunlardan indirince sen bundan hoşlandın, ablan burayagelene kadar birlikte mutluyduk, o gelene kadar her şey yolundadeğil miydi?
(Stellahafif bir hareket yapar, sanki içinden bir ses onu çağırmışgibi bakışları uzaklara gider, yatak odasından mutfağa kadarayaklarını sürüyerek gider, sandalyeye yaslanır, dinlenir,bakışları boştur, tişörtünü giyen Stanley onun halindenbihaberdir. )
STANLEY:Birlikte mutlu değil miydik? Her şey yolunda değil miydi? Ta ki ogelene kadar! Böbürlenerek, beni maymun adam yaparak! (BirdenStella’daki değişikliği fark eder) Hey Stella! Neyin var?
STELLA:Beni hastaneye götür.
(Stanleyanlaşılmaz bir şeyler mırıldanarak karısına destek olarakdışarı çıkar)
SAHNEDOKUZ
Aynıakşamın geç saatleri. Blanche, gergin ve kambur bir biçimde,yatak odasında, beyaz yeşil renkli şeritlerle süslediğisandalyeye oturmuştur, üzerinde kırmızı saten sabahlığıvardır, masanın üzerinde bir şişe likör durmaktadır, uzaktakipiyanodan ‘Varşovannia’ melodisi duyulmaktadır, Blancheyaklaşan felaketi unutmak için içmektedir, sanki şarkınınsözlerini fısıldamaktadır, vantilatör çalışmaktadır. Köşedenüzerinde mavi kot pantolonu olduğu halde, iş giysileriyle Mitchçıkagelir, traş olmamıştır, merdivenleri tırmanır ve ziliçalar, Blanche ayağa kalkar)
BLANCHE:Kim o?
MITCH:Benim, Mitch!
(Blancheçılgın gibi fırlar, şişeyi dolaba saklar, aynaya bakar veyüzünü kolonyalayıp, pudralar, sonra kapıyı açıp Mitch’iiçeri alır)
BLANCHE:Mitch! Biliyorsun bu akşamki davranışından ötürü seni içerialmamalıydım, çok ayıp ettin ama merhaba güzelim!
(kadınona dudaklarını uzatır ama Mitch görmezden gelir ve kadın onakorku dolu gözlerle bakar)
BLANCHE:Vay, vay, ne kadar soğuksun öyle! Suratın da mahkeme duvarı gibi!Traş bile olmamışsın, bir hanımefendi için affedilmeyecek birhakaret! Fakat ben seni affediyorum çünkü seni gördüğüme çoksevindim, rahatladım, kafamda sürekli yankılanan şu Polkamüziğini durdurdun, hiç senin kafana böyle bir şey takılmışmıydı? Sürekli sürekli kafanda çalıyor! Tabii ki hayır! Seninkafana böyle korkunç şeyler asla takılmaz değil mi?
MITCH:Bu vantilatör dönüp duracak mı?
BLANCHE:Hayır
MITCH:Vantilatörleri sevmem
BLANCHE:O halde kapatırız tatlım, vantilatör düşkünü değilim.
(kadınvantilatörün kapatır, Mitch yatağın üzerine oturup bir sigarayakarken, Blanche boğazını temizler, gergindir)
BLANCHE:Sana içecek ne ikram edeceğimi bilmiyorum
MITCH:Stanley’in likörünü istemiyorum.
BLANCHE:Stanley’in değil, bu evdeki her şey Stanley’e ait değil,bazıları tamamen bana ait! Annen nasıl? İyi değil mi?
MITCH:Neden sordun?
BLANCHE:Bu gece bir şeyler oldu ama boşver, hiçbir şey olmamış gibiyapacağım, yine şu müzik!
MITCH:Hangi müzik?
BLANCHE:‘Varşovania’ o zaman da bu müzikçalıyordu..Allan….bekle!(uzaklarda bir silah sesi duyulur.) iştesilah sesi, ondan sonra müzik duruyor, evet durdu.
MITCH:Aklını mı kaçırdın?
BLANCHE:Bakayım dolapta ne var, bu arada sabahlıkla olduğum için kusurabakma, akşam yemeği davetini unutmuş muydun?
MITCH:Bir daha seni görmeyeceğim.
BLANCHE:Bekli bir saniye, ne söylediğini duyamıyorum, o kadar azkonuşuyorsun ki, söylediğinin tek kelimesini bile kaçırmakistemiyorum. Ah, ben burada ne arıyordum? Ha, sahi likör! Bu geceburada öyle şeyler oldu ki, evet aklımı kaçırdım. İşte birşey buldum, Southern Comfort, nasıl bir şey acaba?
MITCH:Bilmiyorsan söyleyeyim o Stanley’in
BLANCHE: Ayaklarını yataktan indir, tabii siz erkekler bu tür şeylerifark etmezsiniz ama o çok ince bir yatak örtüsü, bu evegeldiğimden beri burada pek çok şey yaptım.
MITCH:Eminim öyledir
BLANCHE:Bu evi ben gelmeden önce de gördün, bir de şimdi bak! Oda nekadar zarif ! Acaba bu şeyi bir başka içkiyle karıştırıyormuyduk? Mmm..çok tatlı, çok çok tatlı! A, bu likör galiba, eveteminim likör! Korkarım sen beğenmeyeceksin ama bir dene belkiseversin.
MITCH:Demin de söyledim Stanley’in likörünü istemiyorum. Seniçebilirsin, Stanley bütün yaz likörlerini yalayıp yuttuğunusöyledi.
BLANCHE:Aman ne uyduruk hikaye! Böyle ucuz suçlamalara cevap vererek onunseviyesine inemem
MITCH:Hıh
BLANCHE:Aklında ne var? Gözlerinden anlıyorum sende bir şey var..
MITCH:Burası karanlık
BLANCHE:Karanlığı severim, beni rahatlatıyor
MITCH:Seni hiç ışıkta görmedim, işin doğrusu bu.
BLANCHE:Öyle mi?
MITCH:Yüzünü öğleyin hiç görmedim.
BLANCHE:Bu kimin kabahati?
MICH:Öğleden sonra dışarı çıkmayı hiç istemedin
BLANCHE:Mitch sen öğleden sonraları fabrikada oluyordun
MITCH:Pazar günleri değil. Sana pazarları çıkalım deyince hepbahaneler buldun, hiçbir zaman saat altıdan sonra sokağa çıkmakistemedin ve hep az aydınlatılmış yerleri seçtin
BLANCHE:Bu söylediklerinin arkasında bir şeyler var ama nedir anlayamadım
MITCH:Ne demek istediğim şu ki, seni hiç doğru dürüst görmedimBlanche.
BLANCHE:Nereye varmak istiyorsun?
MITCH:Işıkları yakalım
BLANCHE:Işığı mı? Hangisini? Neden
MITCH:Üzerinde kağıt fener olanını (Mitch ampulün üzerindeki kağıtfeneri yırtar, Blanche korkuyla irkilir)
BLANCHE:Niye böyle yaptın?
MITCH:Senin yüzünü doğru dürüst görebilmek için!
BLANCHE:Eminim bu sözlerin hakaret taşımıyordur!
MITCH:Hayır, sadece gerçekçi olmak için
BLANCHE:Gerçekçilik istemiyorum
MITCH:Sanırım istemezsin.
BLANCHE:Ne istediğimi sana söyleyeyim: Ben sihir istiyorum, büyü!İnsanları büyülemek istiyorum, onlara gerçeği anlatmıyorum,gerçek olması gereken şeyleri anlatıyorum eğer bu günahsa Allahbeni kahretsin! Işığı açma!
(Mitchışığı yakar ve ona bakar, Blanche bağırarak yüzünü kapatır,Mitch ışığı tekrar söndürür)
MITCH(acı bir şekilde): Düşündüğümden daha yaşlı olmanaaldırmıyorum, ama her şey bir yana Tanrı’m bütün yaz eskimoda ideallerin olduğu yönündeki saçmalıkların, hikayelerin!Ah, senin onaltı yaşında olmadığını biliyordum ama düzgünbiri olduğuna inanacak kadar enayiymişim!
BLANCHE:Düzgün biri olmadığımı sana kim söyledi? Sevgili eniştem miVesen de inandın!
MITCH:Başta ben de ona yalancı dedim ama sonra anlattıklarınıaraştırdım, bizim orada Laurel’e giden bir tüccar biliyorum,onunla uzun bir konuşma yaptım.
BLANCHE:Kimmiş bu tüccar?
MITCH:Kiefaber
BLANCHE:Tüccar Kiefaber, o adamı tanıyorum, peşimden ıslık çalmıştı,haddini bildirince benden intikam almak için böyle hikayeleruydurmuş
MITCH:Üç kişi, Kiefaber, Stanley ve Shaw, üçü de yemin ettiler!Flamingo otelinde kalmadın mı?
BLANCHE:Flamingo mu? Hayır! Otelin adı Tarantula’nın Kolları’ydı!
MITCH(aptalca):Tarantula mı?
BLANCHE:Evet. Şu kocaman örümcek! Kurbanlarımı oraya götürürdüm.(Blanhe bir bardak içki daha koyar) Evet yabancılarla pek çokilişkim oldu, Allan’ın ölümünden sonra kalbimdeki boşluğuyabancıların dostluğuyla doldurmaya çalıştım, panikiçindeydim, korkuyordum, beni koruyacak biri için bir adamdandiğerine gittim! Hatta biri onyedi yaşında bir çocuktu! Birisi buyüzden beni müdüre şikayet etmiş! Bu kadın mesleğe uygundeğildir diye! Doğru muydu? Sanırım evet! Sonunda buraya geldim,gidebileceğim başka bir yer yoktu, bitmiştim, gençliğim gitmişti, seninletanıştım, sen birisine ihtiyacın olduğunu söyledim, benim debirisine ihtiyacım vardı ve Tanrı’ya şükür ki, bu acımasızdünyada sen iyi biriydin, şu taş kalpli dünyada sığınacağım bir limandın, , birazcıkhuzur, fakat sanırım çok fazla şey istemişim! Kiefaber, Stanleyve Shaw üçü bir olup, kedinin kuyruğuna konserve kutusubağladılar
MITCH:Bana yalan söyledin Blanche.
BLANCHE:Yalan söyledin deme!
MITCH:Yalanlar, yalanlar, için dışın hep yalan dolan
BLANCHE:Asla içim samimiydi, kalbimde sana hiç yalan söylemedim!
(köşeyeMeksika’lı kör bir satıcı kadın gelir, yoksul sınıfMeksikalıların cenaze ve başka festivaller için aldığıçiçeklerden satmaktadır)
MEKSİKALIKADIN: Flores, flores para los muertos.
BLANCHE:Bu ne? Ah, dışarıda biri var, vaktiyle oturduğum evde ölmeküzere olan yaşlı kadınlar, ölmüş erkeklerini hatırlarlardı.
(polkasusar)
BLANCHE(kendi kendisiyle konuşur gibi): Yıkılmak ve kader, pişmanlıklar,suçlamalar..”böyle yapmasaydın buna mal olmazdı” lar..
MEKSİKALIKADIN: Flores para los muertos…
BLANCHE:Vasiyetler..ve başka şeyler, kan lekeli yastık kılıfları…”yastıkkılıfını değiştirmek lazım” “evet anne ama bunun içinzenci bir kız tutamaz mıyız?” hayır elbette tutamazdık..herşey gitmişti..
MEKSİKALIKADIN: Flores…
BLANCHE:Ölüm- ben şurada, o da şurada oturuyordu ve ölüm bana seninkadar yakındı ama bunu birbirimize itiraf etmeye cesaret edemedik
MEKSİKALIKADIN: Flores para los muertos
BLANCHE:Ölümün tersi arzudur, biliyor muydun? Nereden bileceksin ki? BelleReve’i kaybetmeden önce, çok uzakta olmayan askeri bir kampvardı, genç askerleri eğitirlerdi, cumartesi geceleri askerlerşehre gider sarhoş olurlardı, dönüş yolunda bizim patikayagelip “Blanche! Blanche!” diye bağırırlardı ama yaşlı vesağır hanımefendi bir şeyden şüphelenmezdi ama ben onlara cevapvermek için sıvışırdım sonradan arabalara doluşup gelirlerdi…
(Meksikalıkadın yavaşça döner ve matem dolu bağırışlarını da alarakuzaklaşır, Blanche şifonyere yaslanır, Mitch kalkar ve onunpeşinden gelir, ellerini beline dolar ve onu kendine çevirir)
BLANCHE:Ne istiyorsun?
MITCH:Tüm yaz istediğim şeyi
BLANCHE:O halde evlen benimle Mitch!
MITCH:Artık seninle evlenmek istediğimi sanmıyorum
BLANCHE:Öyle mi?
MITCH:Annemin evine gelecek kadar temiz birisi değilsin Blanche.
BLANCHE:O zaman defol, yangın var diye bağırmadan çabuk defol gitburadan! Bağırmaya başlamadan defol git çabuk!
(Mitchhala sessiz ona bakmaktadır, kadın aniden pencereye gider vebağırmaya başlar)
BLANCHE:Yangın var! Yangın var! Yangın var!
(ŞaşıranMitch dönüp gider, Blanche dizleri üzerine çöker)
SAHNE10
Aynıakşam bir, iki saat sonrası…Blanche, Mitch gittiğinden beriiçmektedir, giysi sandığını odanın ortasına getirmiştir,sandığın açık kapağından çiçekli elbisesi gözükmektedir,içki içip, sandığını kurcalarken bayağı keyiflenmiştir,üzerine ütüsüz ve biraz kirli beyaz saten bir gece elbisesigiymiş, ayağında parlak topuklu, lame terlikler vardır, tuvaletmasasının aynasının önünde başına sahte taşlardan yapılmıştacını takmakta ve sanki karşısında bir grup hayranı varmışgibi kendi kendine mırıldanmaktadır.
BLANCHE:Eski madende ay ışığında yüzmeye gitmeye ne dersiniz? Tabiiaraba kullanacak kadar ayık olanınız varsa? Ha, ha ha! Başınızınağrısını geçirecek en iyi yol budur ama derin suya dalarkendikkat etmelisiniz yoksa yarına kadar su üstüne çıkamazsınız!(titreyen ellerle kendisine daha yakından bakmak için el aynasınıalır, sonra aynayı öyle sert bir şekilde masaya bırakır ki,çatlar, biraz inler ve kalkmaya çalışır, köşeden Stanleygelir, içeri girer, kapıyı çarpar, Blanche’a bakaır ve ıslıkçalar, yolda birkaç kadeh içmiştir ve yanında da biragetirmiştir.)
BLANCHE:Kardeşim nasıl?
STANLEY:İyi
BLANCHE:Ya bebek?
STANLEY:Bebeğin daha sabaha kadar vakti varmış o yüzden gidip birazuyumamı söylediler
BLANCHE:Yani evde yalnız mıyız?
STANLEY:Evet, sadece sen ve ben Blanche, tabii yatağın altına birisinisaklamadıysan, bu üzerindeki tüyler ne için?
BLANCHE:Ah, sahi sen telgraf gelmeden önce gittin
STANLEY:Sana telgraf mı geldi
BLANCHE:Evet eski bir hayranımdan
STANLEY:İyi haber mi?
BLANCHE:Galiba, bir davet
STANLEY:Nereye? İtfaiyecilerin balosuna mı?
BLANCHE:Karayipler’e yat gezisine
STANLEY:Vay, vay..başka?
BLANCHE:Hayatımda bu kadar şaşırmamıştım
STANLEY:Sanırım öyledir
BLANCHE:Öyle birdenbire oldu
STANLEY:Kimden geldi demiştin?
BLANCHE:Eski bir erkek arkadaşımdan
STANLEY:Sana beyaz tilki kürkler alan mı?
BLANCHE:Bay Shep Huntleigh, geçen yılbaşına kadar görmemiştim onu,tesadüfen Biscayne bulvarında rastladım, sonra şimdi de butelgraf, beni Karayiplere yat gezisine davet ediyor, sorunkıyafetler, tropik yerlere uygun ne giysem diye sandığımıkarıştırıyordum.
STANLEY:Ve bu elmas taca rastladın?
BLANCHE:Elmas değil sahte
STANLEY:Ben de Tiffany’den alınma sanmıştım
BLANCHE:Her halikarda çok eğleneceğim
STANLEY:Ne olacağını asla bilemezsin
BLANCHE:Tam da şansımın bana küstüğünü sanırken
STANLEY:karşına Miami’li bir milyarder çıkıyor
BLANCHE:Shep Miami’li değil Dallas’lı..
STANLEY:Dallas mı?
BLANCHE:Evet, toprağından siyah altın fışkıran Dallas..
STANLEY:Nereliyse nereli! (tişörtünü çıkartmaya başlar)
BLANCHE(dostça): Daha fazla soyunmadan perdeyi kapat
STANLEY:Şimdilik sadece bu kadar soyunacağım, (biraları çıkartır)açacak nerede?
Blanchetuvalet masasına gider)
BLANCHE:Bira şişesini dişleriyle açan bir kuzenim vardı, tüm yeteneğibuydu, bir gün bir düğünde ön dişini kırınca çok utandı,öyle ki, arkadaşları gelmeden düğün evini terk etti.
(şişeaçılır ve köpükler etrafa yayılır, Stanley kahkahalar atarakşişeyi başının üzerine kaldırır) STANLEY: Ha, ha Cennet’tenyağmur yağıyor! (şişeyi Blanche’a uzatır) Baltalarımızıkuma gömüp barışalım mı?
BLANCHE:Hayır, teşekkür ederim
STANLEY:Bugün ikimiz için de harika bir gece, senin bir petrol milyarderinve benim de bir bebeğim oluyor!
(Stanleyşifonyere gider ve çekmeceden bir şey çıkartır)
BLANCHE:Ne yapıyorsun ?
STANLEY:Özel günlerde giydiğim bir şey alıyorum, ipek pijamalarım,düğün gecemizde giymiştim.
BLANCHE:Oh!
STANLEY:Telefon çalıp da “bir oğlunuz oldu” derlerse bunu yırtıp,bayrak gibi sallayacağım! Galiba bugün ikimizin de hava atma günü!
BLANCHE:Ne kadar harika bir şey olacak düşündükçe ağlayasım geliyor
STANLEY:Bu Dallas’ı milyarder senden faydalanmaya kalkmasın sakın?
BLANCHE:Aklına bile gelmesin, o bir centilmendir ve bana saygı duyar, tümisteği benim dostluğum, çok zengin olmak bazen insanı çok yalnızyapar, kültürlü, iyi yetişmiş, akıllı bir kadın bir erkeğinhayatını ölçülemeyecek kadar zenginleştirebilir, fizikselgüzellik geçicidir fakat aklın güzelliği, ruh zenginliği veyüreğin şefkati kalıcıdır ve ben tüm bunlara sahibim, yıllargeçtikçe de daha da büyüyecek! Bunlara sahipken bana yoksul kadındemeleri ne kadar tuhaf! Kalbimde tüm bu hazinelere sahibim! Kendimiçok çok zengin addediyorum, ancak incilerimi bir hödüğün önünedöktüğüm için aptalım.
STANLEY:Hödük mü?
BLANCHE:Evet hödük! Sadece sen değil, arkadaşın Mitc de hödüğünteki! Bu gece beni görmeye geldi, üzerinde iş kıyafetleriyle hemde! Senden duyduğu hikayeleri bana anlatarak kara çaldı!Pasaportunu eline verdim!
STANLEY:Öyle mi?
BLANCHE:Evet, fakat sonra bir buket kırmızı gülle tekrar geldi, afdilemekiçin, fakat bazı şeyler affedilemez, kasıtlı yapılmışzalimlik affedilemez, affedemeyeceğim ve kendimi suçluhissetmeyeceğim tek şey budur, bunu ona da söyledim, teşekkürederim ama seninle uyum sağlayabileceğimi düşünmek aptallıkolurdu, hayat tarzlarımız çok farklı, geçmişimiz vedavranışlarımız arasında çok fark var, bu tür konulardagerçekçi olmalıyız ve elveda dostum, dost kalalım dedim..
STANLEY:Bu Teksas’lı milyonerin telgrafı geldikten önce mi, sonra mıoldu?
BLANCHE:Hangi telgraf? Hayır, hayır, işin doğrusu telgraf tam şeydegeldi…
STANLEY:İşin doğrusu telgraf filan yoktu!
BLANCHE:Oh!
STANLEY:Milyoner filan da yok! Mitch de güllerle gelmedi çünkü ben neredeolduğunu biliyorum!
BLANCHE:Oh!
STANLEY:Hepsi kahrolası hayal gücün!
BLANCHE:Oh!
STANLEY:Ve yalan dolan, göz boyama, aldatmaca!
BLANCHE:Oh!
STANLEY:Aynaya bak! Eskiciden elli sente alınmış eskipüskü karnavalkılığı içindeki haline bak! Ya o komik taç? Nerenin kraliçesiolduğunu sanıyorsun?
BLANCHE:Ah Tanrı’m!
STANLEY:Senin ne olduğunu başından beri biliyordum, benim gözümü aslaboyayamadın! Buraya gelip oraya buraya parfüm sıkıp, pudra döküp,ampullerin üzerini kağıt fenerlerle kapatıp, evi Mısır’adöndürdün! Sen de sanki Kleopatra’ydın! Tahtında oturup benilikörümü iç ediyordun! Sana gülüyorum sadece? Ha, ha, ha!Duydun mu beni? Ha, ha, ha!
BLANCHE(yatak odasına gider): Buraya gelme!
(Blanchetelefonun yanına gider, Stanley ise banyoya girip kapıyı kapatır,sahne duvarında korkunç şekiller belirir. )
BLANCHE:Santral! Santral! Şehirlerarası bir telefon görüşmesi yapmakistiyorum, Dallas’tan bay Shep Huntleigh’i bağlayabilir misiniz?O kadar ünlü biri ki, adresi gerekmez, kime sorsanız? Ne?Bekleyin! Hayır şu anda bulamam! Lütfen anlayın, ben, hayır,hayır, bekleyin bir saniye! Birisi, hatta kalın lütfen!
(gecesanki vahşi bir ormanmış gibi hayvani seslerle doludur, korkunçşekiller alev gibi kavislerle duvarda yansırlar, evin dışında,kaldırımda bir fahişe ile bir ayyaş kavga etmektedir, bir polisdüdüğüyle ikisi de ortadan yok olurlar, az sonra fahişenindüşürdüğü çantayı elinde tutan zenci bir kadın gelir,heyecanla çantayı karıştırmaktadır, Blanche tekrar telefonunyanına gider)
BLANCHE:Santral, santral! Şehirler arasını boşverin, bana Western Union’ubağlayabilir misiniz? Hiç vaktim yok! Şu mesajı yollamakistiyorum, “umutsuz, umutsuz bir durumdayım, kapana kısıldım,bana yardım et!”
(Banyokapısı açılır, ipek pijamalarıyla Stanley gelir, püsküllükuşağını beline sararken, Blanche’a sırıtır, Blanchetelefonun yanından uzaklaşır, Stanley on saniye kadar ona bakarsonra telefondan bir klik sesi duyulur)
STANLEY:Ahizeyi açık bırakmışsın
(Stanleyahizeyi tekrar yerine koyar, yine Blanche’a sırıtarak bakar,Blanche ile kapının ortasında durmaktadır, piyanonun sesiyükselirken, geçen lokomotifin gürültüsüne karışır, Blanchetren geçene kadar elleriyle kulaklarını kapatır)
BLANCHE:İzninle geçeyim..
STANLEY:Geçecek misin, tabii ki geç,
BLANCHE:Sen, sen şurada dur
STANLEY:Yeterince yer var
BLANCHE:Hayır, sen oradayken yok, buradan gitmem lazım
STANLEY:Sana mani olacağımı mı sanıyorsun? Ha, ha! (Stanley şaşırarakdöner, kadına doğru bir adım atar, dilini ısırır) Gel dedüşünme belki de mani olmama kızmazsın!
BLANCHE:Kal orada! Bana doğru bir adım daha atma yoksa
STANLEY:Yoksa ne?
BLANCHE:Korkunç bir şey yapacağım!
STANLEY:Şimdi ne yumurtluyorsun?
BLANCHE:Seni uyarıyorum, tehlikedeyim!
(Stanleybir adım daha atar, Blanche bir şişeyi masanın üzerine çarparakkırar ve kırık şişeyi eline alır)
STANLEY:Neden yaptın bunu?
BLANCHE:Kırık tarafını yüzüne saplayabilmek için!
STANLEY:Eminim yaparsın!
BLANCHE:Yaparım, eğer…
STANLEY:Ah! Demek sertlik istiyorsun, pekala öyle olsun
(Stanleykadına doğru atılır, masa devrilir, Blanche bağırır ve kırıkşişeyi ona saplamaya çalışır ama adam onun bileğini yakalar)
STANLEY:Kaplan! Kaplan! Bırak şu şişeyi! Ta başından beri bunuistiyorduk!
(Blancheinler, şişe düşer, kadın dizleri üzerine çömelir, Stanleyonun hareketsiz bedenini kaldırır ve yatağa taşır, Four Deucessalonundan trompet ve davul sesleri gelmektedir)
SAHNE11
Birkaçhafta sonra, Stella Blanche’ın bavulunu hazırlamaktadır,banyodan su sesleri gelmektedir, perdeler aralıktır ve mutfaktaStanley, Mitch, Steve ve Pablo yine poker oynamaktadırlar, Stellaçiçekli elbiseleri katlarken ağlamaktadır.
STANLEY:Dosdoğru destenin içinde kağıt çek Allasen!
PABLO:Maldita sea to suertel
STANLEY:İngilizce konuşsana
PABLO:Kahrolası şansına lanet okuyordum!
STANLEY:Şans nedir biliyor musun? Şans, şanslı olduğuna inanmaktır,Salerno’yu hatırla, beş taneden dördü olmayacak sanıyordum amaoldu, bunu prensip edindim, bu oyunda başı çekmek istiyorsanşanslı olduğuna inanacaksın
MITCH:Sen, sen, sen, palavracı boğa seni
(StellaBlanche’ın elbiselerini katlamaya devam eder)
STANLEY:Onun derdi ne?
EUNICE:Hep söylerim erkekler duygusuz, hissiz şeylerdir,
STANLEY:Bunun derdi ne?
STELLA:Bebeğim nasıl?
EUNICE:Bir melek gibi uyuyor, sana biraz üzüm getirdim. Blanche nerede?
STELLA:Banyoda.
EUNICE:Durumu nasıl?
STELLA:Hiçbir şey yemedi ama içki istedi
EUNICE:Ona ne dedin?
STELLA:Onun istirahat etmesi için bir yer ayarladığımızı söyledim, oda Shep Huntleigh ile karıştırdı.
(Blanchebanyo kapısını hafifçe aralar)
BLANCHE: Stella
STELLA:Evet Blanche?
BLANCHE:Ben banyodayken arayan olursa, numarası not et ve arayacağımısöyle
STELLA:Tamam
BLANCHE:Şu sarı ipek blüz, buklet olan bak bakalım kırışmış mı?Eğer kırışmamışsa onu giyeceğim ve üzerine de deniz atışeklindeki turkuaz broşumu takacağım, kalp biçimindeki kutumdabulabilirsin, içinde menekşe yapma çiçekler de var, deniz atıbroşumu ceket yakasına takmak için..
STELLA:Doğru yapıp yapmadığımı bilmiyorum
EUNICE:Başka ne yapabilirdin ki?
STELLA:Onun anlattıklarına inansaydım Stanley ile oturmaya devamedemezdim
EUNICE:Sakın inanma, hayat devam ediyor, ne olduysa oldu, sen hayatına bak
BLANCHE:Ortalık müsait mi?
STELLA:Evet Blanche, ona çok iyi göründüğünü söyle Eunice.
BLANCHE:Lütfen gelmeden önce perdeleri çek.
STELLA:Çekili zaten.
STANLEY:Kaç kart?
PABLO:İki
STEVE:Üç
(Blancheheykel gibi vücudunu saran kırmızı saten sabahlığıyla gelir,acıklı bir hali vardır, )
BLANCHE:Saçımı yeni yıkadım
STELLA:Öyle mi?
BLANCHE:Sabun tamamen çıktı mı emin değilim
EUNICE:Ne güzel saçlar!
BLANCHE:Bu bir problem, telefon geldi mi?
STELLA:Kimden Blanche?
BLANCHE:Shep Huntleigh’den
STELLA:Hayır tatlım, gelmedi
BLANCHE:Çok tuhaf…ben…
(Blanche’ınsesi Mitch’in kartları tutan elinin gevşemesine sebep olur veadamın gözleri dalar, Stanley Mitch’in omzuna şaplak atar)
STANLEY:Hey, Mitch, uyan!
(Buses Blanche’ı şoke eder, dudaklarından onun ismi dökülür,elinde hala arkası gümüş aynasını tutmaktadır ama yüzündekederli bir ifade vardır, sonunda konuşur)
BLANCHE:Burada neler oluyor? Bir açıklama bekliyorum, burada neler oluyor?
STELLA:Sus, sus
EUNICE:Sus tatlım
STELLA:Lütfen Blanche
BLANCHE:Niye bana öyle bakıyorsunuz, bir şey mi var?
EUNICE:Harika görünüyorsun Blanche, değil mi Stella?
STELLA:Evet
EUNICE:Bir seyahata çıkıyormuşsun
STELLA:Evet Blanche seyahata çıkıyor
EUNICE:Çok kıskandım
BLANCE:Giyinmeme yardım edin
STELLA:Bunu mu istemiştin
BLANCHE:Evet o, buradan gitmek için sabırsızlanıyorum burası bir tuzak!
EUNICE:Ne güzel bir mavi ceket
STELLA:Leylak rengi
BLANCHE:İkiniz de yanılıyorsunuz, Bu Della Robbia mavisi, eski Madonnatablolarındaki maviden, bu üzümler taze mi?
EUNICE:Hıh?
BLANCHE:Yıkanmış mı?
EUNICE:Fransız pazarından aldım
BLANCHE:Bu yıkandıklarını göstermez, şu çalan kilise çanlarıQuarter’daki tek temiz şey onlar, şey, ben hazırım, gidiyorum.
EUNICE:Onlar gelmeden gidecek
STELLA:Bekle Blanche
BLANCHE:O adamların arasından geçmek istemiyorum
EUNICE:O zaman oyun bitene kadar bekle
STELLA:Otur ve….
(Blanchetereddüt içinde döner, kendisini bir sandalyeye oturmalarına izinverir)
BLANCHE:Denizin kokusun alıyorum, hayatımın kalan kısmını denizdegeçireceğim, ve öldüğüm zaman denizde öleceğim, nedenöleceğim biliyor musunuz? Okyanusta yıkanmamış bir üzümyediğim için öleceğim, ölürken, elim hoş bir gemi doktorununelinde olacak, genç, sarı bıyıklı, kocaman gümüş bir saatiolan birisi, “zavallı hanımefendi” diyecekler, kinin işeyaramadı, yıkanmamış üzüm ruhunu Cennet’e gönderdi,(katedralin çanları çalar) ve beni beyaz bir çuvala koyup, yazsıcağında, güverteden ilk aşkımın gözleri gibi masmavi olanokyanusa atacaklar.
(köşedenbir doktor ve hemşire gözükür, merdivenleri çıkıp verandayagelirler, işlerinin ciddiyeti abartılmıştır, doktor zili çalar,poker oynayanlar susarlar)
EUNICE:Onlar olmalı!
(Stellaelini dudaklarına bastırır)
BLANCHE:Ne oluyor?
EUNICE:Kim gelmiş müsaadenle kapıya bakayım
STELLA:Tamam
BLANCHE(gergindir):Acaba benim için mi?
EUNICE:Birisi Blanche’ı soruyor
BLANCHE:O halde beni arıyorlar! (korkuyla bir ona, bir diğerine sonraperdelere bakar) Dallas’tan beklediğim centilmen mi?
EUNICE:Herhalde o Blanche
BLANCHE:Tam hazır değilim
STELLA:Dışarıda beklemelerini söyle
BLANCHE:Ben……..
STELLA:Her şeyin hazır mı?
BLANCHE:Gümüş tuvalet takımımı koymadım
STELLA:Ah!
EUNICE:Evin önünde bekliyorlar
BLANCHE:Onlar mı? Kimler onlar?
EUNICE:Yanında bir hanım var
BLANCHE:Kim olabilir bu hanım acaba, nasıl giyinmiş?
EUNICE:Sadece basit bir tayyör
BLANCHE:Muhtemelen şeydir…
STELLA:Çıkalım mı Blanche
BLANCHE:Bu odadan geçmek zorunda mıyız?
STELLA:Ben de seninle geliyorum
BLANCHE:Nasıl gözüküyorum?
STELLA:Hoş
EUNICE:Hoş
(Blanchekorkarak perdelere doğru ilerler, Eunice perdeleri çeker, Blanchemutfağa girer)
BLANCHE:Lütfen ayağa kalkmayın, sadece geçiyorum.
(Blancheçabucak dış kapıya gider, poker oynayanlar şaşkın kalkarlar,Mitch ise gözleri masada oturmaktadır)
DOKTOR:Nasılsınız?
BLANCHE:Siz beklediğim beyefendi değilsiniz, bu bay Shep Huntleigh değil.
(StellaBlanche’a bakmaktadır, Eunice Stella’nın koluna girer, biranlık sessizlik olur, duyulan tek ses Stanley’in karıştırdığıdestenin sesidir. Blanche nefes alıp, verir, tekrar eve girer,yüzünde garip bir gülümseme vardır, gözleri parlamaktadır, Mitch gözleri ellerindedir, fakat diğer adamlar tuhaf tuhafBlanche’a bakarlar, Blanche yatak odasına girecekken Stanley ayağakalkıp onun önünü keser, hemşire de içeri girer)
STANLEY:Bir şey mi unuttun?
BLANCHE:Evet, evet! Bir şey unuttum!
(Blanche onu geçip yatak odasınagirer, duvarda yine tuhaf, korkunç şekiller gözükür, Varşovaçalmaktadır ve vahşi ormandan gelen sesler, çığlıklar duyulur,Blanche kendisini savunmak ister gibi bir sandalyenin arkasınıtutar)
STANLEY:Gelseniz iyi olacak doktor
DOKTOR:Hemşire, onu dışarı çıkartın
(Hemşire,ciddi giysisi içinde nemrut, cırlak sesli, kadınsılıktan uzakbir tiptir)
HEMŞİRE:Merhaba Blanche
(selamlaşmasanki kayalık bir kanyondaymış gibi peşpeşe yankılanır)
STANLEY:Bir şey unuttuğunu söylüyor
MATRON:Tamam
STANLEY:Ne unuttun Blanche?
BLANCHE:Ben, ben
MATRON:Önemli değil sonradan aldırırız
STANLEY:Elbette, sandığınla birlikte göndeririz
BLANCHE(panikiçinde): Sizi tanımıyorum! Sizi tanımıyorum, yalnız kalmakistiyorum lütfen
STANLEY:Burada ilacın, boş parfüm şişelerinden başka hiçbir şeybırakmadın, şu kağıt fener hariç, onu almak ister misin?
(Stanley kağıt feneri yırtarak ona uzatır, Blanche yırtılan şeysanki kendisiymiş gibi çığlık atar, hemşire ona doğru gelir,Blanche gitmek ister, tüm erkekler ayağa kalkarlar, Stellaverandaya kaçar, Eunice de onu yatıştırmak için peşinden gider,)
STELLA:Ah Tanrı’m, Eunice bana yardım et, ona bunu yapmalarına izinverme! Ah Tanrı’m onu incitmesinler! Ona ne yapıyorlar? Ona neyapıyorlar? (Eunice’in kollarından kurtulmaya çalışır)
EUNICE:Hayır tatlım, içeri girme, burada benimle kal
STELLA:Ablama ne yaptım ben? Ah Tanrı’m ablama ne yaptım!
EUNICE:Sen doğru olanı yaptın, yapabileceğin tek şeyi yaptın, buradakalamazdı, gideceği başka yer de yoktu.
STANLEY:Hey, hey doktor gelseniz iyi olacak!
DOKTOR:Çok kötü, çok kötü, böyle şeyleri hiç sevmem
PABLO:Ne kötü bir şey
STEVE:Böyle olmaz, ona söylemeleri gerekirdi
MITCH:Sen! Tüm bunları sen yaptın! Kahrolası!
STANLEY:Saçmalamayı kes!
MITCH:Seni geberticem!
STANLEY:Şu kalın kafalıyı tutan
STEVE:Dur Mitch!
PABLO:Sakin ol!
(Mitchağlayarak masaya kapanırken, hemşire Blance’ın kolunu tutar,Blanche hırsla kadını tırmalar ama kadın daha güçlüdür)
HEMŞİRE:Bu tırnakların törpülenmesi lazım (doktor odaya gelir) Ceketdoktor?
DOKTOR:Hayır cekete gerek yok
(Doktorşapkasını çıkartır ve insani olmayan niteliği biraz azalır,Blanche’a ismini filan sorarken kadının korkusu biraz azalır,duvardaki korkunç şekiller ve hayvani çığlıklar da azalır)
DOKTOR:Bayan DuBois (Blanche ümitsizce doktora bakar, adam gülümser vehemşireye seslenir) Buna gerek yok
BLANCHE:Ona beni bırakmasını söyleyin
DOKTOR:Bırakın
(HemşireBlanche’ı bırakır, Blanche elini doktora uzatır, doktor nazikçekadının koluna girer)
BLANCHE(sıkıca doktorun koluna tutunmuştur): Her kimseniz, yabancılarınnezaketine daima güvenmişimdir.
(Pokeroynayanlar Blanche ve doktor giderken arkasından bakarlar, Blanchesanki kör gibi doktorun ona yol göstermesine izin vermiştir, onlarverandaya çıkarken Stella ablasına seslenmektedir)
STELLA:Blanche! Blanche! Blanche!
(Blanchearkasına bakmadan yürümeye devam eder, o, doktor ve hemşire evinköşesinde gözden kaybolurlar, Eunice açık mavi bir kundağasarılı olan bebeği Stella’nın kollarına verir,
Stellaağlayarak bebeği kucağına alır, Eunice mutfağa döner, Stanleyhariç diğerleri masaya dönmüşlerdir, Stanley, verandayaStella’nın yanına gider)
STANLEY:Stella?
(Stellaablasının gitmesinden dolayı tamamen pes etmiştir ama ağlamasındabir rahatlık da vardır.)
STANLEY:Tatlım, tatlım, şimdi aşk zamanı, (Stanley dizlerinin üzerineçöker ve parmaklarıyla karısının blüzünü açmaya başlar)
STEVE:Bu el yedi kartlı poker.


* Blue Piano: Acıklı, hüzünlü şarkı



Yazan: TENNESSEE WILLIAMS
Çeviren: Müjde Dural

2 yorum:

  1. öncelikle tanıştığıma memnun oldum
    blog hoş
    bana da beklerim
    :))))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de memnun oldum bir kase lezzet, tabii ki gelirim, teşekkürler:)))

      Sil