ünlü kısa hikayeler

ünlü kısa hikayeler

27 Ocak 2012 Cuma

ÖPÜCÜK (The KISS) - KATE CHOPIN

Dışarısı hala aydınlıktı fakat içeride perdeler örtülmüştü ve şömineden çıkan hafif duman,odaya loş, tuhaf bir ışık yayıyor, koyu gölgeler bırakıyordu.
Brantain, bu gölgelerden birinde oturuyordu, adamı sarmıştı ve bundan rahatsız olmuyordu.Karanlık sayesinde aşk dolu bakışlarını şömine alevinde oturan kıza rahatça yöneltebiliyordu.
Kız çok güzeldi, sağlıklı esmer kızlara has güzel bir ten rengi vardı, kucağındaki kedinin ipeksi tüylerini okşarken çok sakin görünüyordu. Ve arada sırada gölgede oturan arkadaşına hafifçe bakış atıyordu.Kafalarında düşündükleri konulardan değil de, farklı şeylerden söz ediyorlardı. Kız, erkeğin onu sevdiğini biliyordu, hislerini saklayamayacak ve saklamaya niyeti de olmayan saf, dobra biriydi. İki hafta geçmişti, kızla arkadaşlık etmekte ısrarlı ve istekliydi. Kız, kendinden emin bir şekilde adamın ona açılmasını bekliyordu ve kabul etmeye hazırdı. Oldukça ilgisiz ve çekici olmayan Brantain, muazzam zengindi ve kız bu zenginliğin ona sağladığı muhiti seviyor ve istiyordu.

Son fincan çaylarını içerken,sohbete ara verdiklerinde kapı açıldı ve içeri Bratain’in çok iyi tanıdığı bir adam girdi. Kız başını adama doğru döndürdü, adam bir veya iki adımda kızın yanına geldi, eğildi ve – kız adamın öyle bir şey yapacağını düşünmemişti çünkü ziyaretçisini gördüğünü sanmıştı- ateşli bir şekilde kızı dudaklarından öptü.
Brantain yavaşça ayağa kalktı, kız da. Yeni gelen adam ikisinin arasında duruyordu ve yüzünde eğlenmiş, meydan okuyan ve şaşkın bir ifade vardı.
Brantain “ çok oturdum,bi-bilmiyordum, hoşçakalın demeliyim” diyerek kekeledi. İki eliyle şapkasını tutuyordu ve muhtemelen kızın ona elini uzattığının farkında değildi. Kızın hala aklı başındaydı ama konuşacak gücü bulamıyordu.
“ Eğer onun orada oturduğunu gördüysem Allah canımı alsın Nattie, umarım bir gün beni affedersin, ne oldu?”
Kız öfkeyle döndü, “ dokunma bana, yaklaşma yanıma! Zili çalmadan niye içeri giriyorsun?”
Adam kendi haklı çıkartırcasına, soğukça “ her zamanki gibi ağabeyinle geldim, yan sokaktan geldik, o yukarı çıktı, ben de seni görürüm umuduyla buraya geldim. Olan biten yeterince basit ve seni tatmin etmesi gerekir, bu kötü tesadüf kaçınılmazdı. Fakat lütfen beni affettiğini söyle, Nathalie”. Sesi yumuşamıştı.
“Seni affetmek mi! Sen ne dediğinin farkında değilsin, bırak geçeyim, seni bir gün affetmem çok şeylere bağlı olacak”
Brantain ile konuştukları ikinci toplantıda genç adamı gördüğü zaman çok tatlı bir dobralıkla yanına yaklaşmıştı.
Hoş ama kararlı bir gülümsemeyle “sizinle biraz konuşabilir miyiz bay Brantain?” dedi.
Adam son derece mutsuz görünüyordu ama kız onun koluna girip de, boş bir köşe aramaya başlayınca,yüzündeki neredeyse komik ifadeye bir umut ışığı karıştı.Kız çok samimiydi.
“ Belki sizinle görüşmemeliydim bay Brantain, fakat fakat geçen öğleden sonra olanlar yüzünden çok rahatsızım, perişanım. Sizin bunu ne kadar yanlış yorumlayacağınızı ve inanacağınızı düşündükçe…”Brantain’in yuvarlak, saf yüzündeki kederin yerini ümit alıyordu. “Tabii, sizin için önemi olmayabilir ama benim için önemli, bay Harvy’nin çok eski bir dost olduğunu bilmenizi isterim. Ya, biz hep kuzen, abla kardeş gibi olduk, ağabeyimin en yakın dostudur ve ailemizden biridir. Ah, biliyorum bunları size anlatmak saçma ve asilane değil ama …” Kız neredeyse ağlayacaktı, “ama sizin hakkımda ne düşündüğünüz benim için çok önem arzediyor.” Kızın sesi çatallaşmıştı. Brantain’in yüzündeki tüm perişanlık kayboldu.
“ O halde ne hissettiğimi gerçekten önemsiyorsunuz bayan Nathalie, size bayan Nathalie diyebilir miyim?” Her iki yanı zarif, büyük çiçeklerle süslü, uzun, loş koridora saptılar ve koridorun sonuna dek yavaş yavaş yürüdüler.Aynı yolu geri döndüklerinde Brantain’in yüzü aydınlanmıştı ve kızınkinde de bir zafer ifadesi vardı.
Düğünde Harry de davetliler arasındaydı. Kızı tek başına bulacağı nadir bir anını kolluyordu.
Gülümseyerek “ Kocan gelini öpmem için gönderdi” dedi.
Kızın yuvarlak yüzüne ve ışıldayan boynuna bir pembelik yayıldı. “ Böyle bir günde bir erkeğin nazik ve cömert düşünüp, hareket etmesi gayet doğal sanıyorum.Eşin, ikimizin arasındaki o hoş samimiyetin evliliğimizi bozmasını istemediği söyledi. Ona ne anlattığını bilmiyorum ama buraya seni öpmem için gönderdi.” Diyerek gülümsedi.
Kız, kendisini taşları ustalıkla süren ve oyunu istediği yöne sokan bir satranç oyuncusu gibi hissetti. Gülümserken gözleri sevgiyle parlıyordu, Dudakları öpücük için aç bekliyordu.
Harry devam etti “ Kocana söylemedim çünkü nezaketsizlik olurdu, fakat sana söyleyebilirim artık kadınları öpmekten vazgeçtim, tehlikeli oluyor.”
Eh, kız Brantain’e ve onun milyonlarına sahip olmuştu. İnsan bu dünyada istediği her şeyi elde edemez ve kızın böyle umması biraz mantıksızlık olurdu.

Yazan: KATE CHOPIN
Çeviren: Müjde Dural

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder